30 Aralık 2017 Cumartesi

2018'den talepler

1. "9. Ailem bir şehirde olsa,her bir parçası başka şehirlerde olmasa, bir olanağı olsa herkesin mutlu olduğu.
Yukarıda 2016 ve sonrasında 2017 yılından taleplerimden dokuzuncu sırada olan aile meselesi üzerine;
Fazla içten bir dua etmişim demek ki,ma-aile şu an İstanbul'da toplaştık. 
güzel mi?
-yaniiii
sen onca yıl uzak kal sonra aile ile yaşa falan,modern zamanlar falan..
Şaka bir tarafa, bazı zor zamanlar birlikte daha güzel atlatılıyor,aile en güzel bir şey :)

Bu yıl için dileğim her kişi mutlu ve huzurlu olduğu zaman ve mekanda yaşasın,amin!

2. Yüksek lisans tezi ile ilgili konuşmuyorum artık,zira çeneler değil eller çalışaydı böyle olmazdı.

3. Güzel müzikler keşfedeyim,öyle ki bir şarkıyı 15 kere dinleyeyim doymayayım,öyle güzel olsunlar.

4. Kilo almayayım ya,gerçekten yaş kemale erince insan ne de güzel kilo alıyormuş.
    Gökten bir elma düşse ve sevebileceğim bir spor türü keşfedebilsem veya alerji sahibi olmadığım        bir şey,yüzmek ne güzeldi klor alerjisi olmasaydı :)

5. Düzenli nakit akışı için yeni ve yeniden aminler buraya :)

6. Yeni ve güzel insanlar getirsin hayatıma, onlara merhaba diyeyim.
    -merhaba arkadaşım!

7. Keşfedilecek yerler,yemekler,içecekler. Oysa bir tek çay yeter idi bana, bak neye dönüşmüşüm,talepler,talepler...

8.Sağlık olmazsa olmaz.

9.Neşe! 
   Tamam! Biliyorum...
   Gam
   Kasavet
   Keder
   Efkar
   Tasa
   Hüzün bunlar da güzel kelimelerimiz,şiirlerde var olsunlar,benim hayatım da değil.
   Bir dal hüzün alabilirim ama bak :)

10. Kırmızı ışık kuralına ülkecek uyalım,uymayanlar hakkında ki hislerim hala baki.
"Trafik kurallarına uyulsun,uymayanlar kırbaçlansın! Yayaya yol vermeyen sürücüler iki kez kırbaçlansın!"

11. Kitap ,kahve ve ben (siz) üçlüsünün bol olduğu günlerim(imiz) olsun. Mümkünse sigara bölsün o günleri ve ya çikolata başka da bir şey bölmesin, bölenler uzaya seyahat kazansın,(uzayda) boşlukta süzüm süzüm süzülsünler, öyle asılı kalsınlar.

12. Seviyorum sizi ve sevgiyle kalmayı sürdürebilmeyi..

Daha ne olsundu..


17 Aralık 2017 Pazar

Tanpınar’ın Yolundan

Gecenin bir vakti uyku tutmuyorsa napacaksın, kitap okuyacaksın tabi ki.
Çünkü tüm yollar denenmiştir. Kitabın vaadettiği huzur ile..
Ben diderali tam attım baş ağrısı da dindi, saçmalıklar değişmedi hayatta hala çok saçma!
Tanpınar “Huzur”okuyup ,paylaşımlar yapacağım ve günün cümlesi gelsin...
“Acaba, hep alışkanlık mı? Hep yanımızdakileri mi seviyoruz? “ dedi.

7 Aralık 2017 Perşembe

KOYU RENK YATAY ÇİZGİNİN OLMAYIŞI



Yaşamla ilgili deneyimlerin her bireye göre farklı olduğu aşikâr. Eleştirel bakış; özne-nesne ilişkisinden doğduğu görülmektedir ve eleştiri “değerlendirme” olarak en kaba tabirle anlamlandırılabilir. Bu durum böyle kabul görür iken; estetik ortak bir değere sahip olunup olunamayacağı sorusu; zihnimde takılı kalması olağan bir durum kazanıyor.
   Mimari ürün; tasarımcısının deneyim eleğinden geçmiş ‘değerlendirilmiş’ bir üretim. Diğer yönüyle belirli bir kullanıcıya hitap etmesi gerekliliği mevcut olan; iki faklı ‘değerlendirmeye’-eleştiriye maruz kalan (tasarlayan ve kullanıcı) bir süreç sonucu ortaya çıkandır.
   Estetik; değerlendirme süreci sonucunda elde edilen, eleştirel bir sorgulama. Eleştiri; estetiğin alt dalı gibi dimağda bir yerde oturtulup mimari tasarım sürecine bakmak isterim.
   Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar kitabından bir alıntı ile kullanıcının eleştirel tavrını bir yönüyle göstermek isterim."…Tavana kadar aynı renk, böylece düzlemler daha kesin beliriyor, modern sanatın burjuva yaşantısına katkısı. Efendim? Oysa ne güzeldi eskiden: tavana bir karış kala, bir parmak kalınlığında koyu renk, yatay bir çizgi çizilirdi; duvar rengi orada biterdi işte. Selimlerin Ankara’daki evinde öyleymiş. Tek parti devrinin kalıntısı, fazla askeri bir düzen. O günlerde tavana kadar yükselen kitaplıklar yoktu herhalde; yatay çizgi kaybolurdu kitapların arkasında böyle olsaydı."  
Alıntıda geçtiği üzere eski konutlarda yer alan duvar süslemelerinin modern mimari ile terk edilişinin betimlemesi yapılmıştır.  Kullanıcının bunu yabancıladığı görülmekte, soğuk ve dikte bulmuştur. Oysa modern mimari bir kesim mimarlar tarafından kuvvetle savunulmuştur.

  Eleştirel ortak bir dil oluşturulabilir mi, farklı disiplinler arasında? Hatta daraltıp iki insan arasın da eleştirel ortak bir dil olabilir mi? Uğur Tanyeli’nin “sonsuz çeşitlikte aktörün işin içinde olduğu, sonsuz farklı durumun gündeme geldiği, birbirinin aynı iki mimari varoluş sansının bulunmadığı bir dünyada, her konuya standart bir cevap yetiştirme imkânının var olduğu nasıl düşünülür?”  sorusu  standart arayışıma bir cevap olarak alınabilir mi?

ÖZEL EFEKTLERİ KALDIRIN



Akıl diye bir şey keşfettik daha doğrusu uydurduk. Akılcı olmaya çalıştık. Ve olduk ama bütün akıllar birdik, aynıydık… Oysa keşfimizden önce hayallerimiz vardı. Her şeyin belli kuralları, kalıpları olmayan bir dünyamız vardı. Hayal dünyamızı bir kenara attık ve akıl dünyamızın kapılarını sonuna kadar araladık. Özgürleşmek istedik, ilerlemek istedik aklımıza başvurduk.
Gücü fark ettik, aklımız ona sahip olmamızı söyledi, egemenliğini ilan etti ama bütün akıllar birdik, aynıydık. Hayalleriyle farklılaşan bizler aklımızla aynılaştık. Biz diye bir şey kalmadı.
Çocuklar misal; oyun oynamak için hayal kurmalarına gerek yok, biz onlar için icatlar yaptık, oyuncaklar, onlarla oyalansınlar. Haydi, bütün çocuklar oyuncak arabalarınızı gösterin.
Bunun gibi devam eden bir yığın vaziyet, işte içinde olduğumuz hal bu, sanki esir alındık.

Bu sözcükler telaşla ve hafif bir kırgınlıkla ele alınmış olabilir. Gördüğün son araba reklamı… Renault Megan kırmızı bir araba, fonda bir müzik, ışık ve bir kadın... Reklam sloganı; özel efektleri kaldırın! Ve kadın silueti parçalara ayrılır, ışıklar söndürülür, denildiği üzere efektler kaldırılmalı.  Çünkü “asıl önemli olan bunlar çıktığında geriye kalan” , önemli olan nesne oldu gibi. Özne – nesne arasında bir gerilim havası ya da ben mi öyle görmek istiyorum?
Mimarlık tarihinin aktörler üzerinden yeniden yazımı, tarih yazımı hakkında yeni bir soluk olarak görülebilir. Tarih yazımları genellikle gücün kontrolü altında, denetimli kurgular olabilmektedir. Ve bu tarihin birçok döneminde görüle gelendir. Modern dünyada birey olma durumu ve /veya çabası tarihinde bireysellik (aktörler) üzerinden yazımını akla getirebilir. Tarih yazımının bireyler üzerinden kurgulanmasının haklı yanlarının varlığı –etkin olduğunun söylenebilmesi- mümkün olabilir, hatta yazıda da görüldüğü üzere, iki aktör kıyası ile anlatılan mevcut geçmiş durum, bir anlatım olarak gayet etkili olabilmektedir.
Entelektüel üretim ise, modernizmin arkasındaki itici güç olan kapitalizmden ayrı düşünülemez. Kapitalizmin, kültürü bir “endüstri” haline getirmesi ve kültürü de diğer üretimlergibi seri üretime sokması, bunun içinde bir standartlar (klişeler) sistemi belirlemesi, (Adorno & Horkheimer, 2010) bireyi önce bu klişeleri kabule sonra da ekomonik (ve entelektüel) süreklilik için bu kabullerin arasından farklılaşma yaratarak sıyrılmasına ve “farkedilmesine” varan gerilimli bir ilişkinin içine sokuyor.
Böyle bir ilişkiler sisteminin var olduğu günümüz ortamında, birey olmanın zorluğu, hatta birey olma bir yönlendirilmiş durum olarak kabul görürken, bireyler üzerinden tarih yazımının ne kadar yansız bir durum olabileceği sorusunun sorulması gerekli hal alabilmektedir.
İnsan olarak, roller üzerinden hayatımızı kurgularız. Çocukların ilk rol modelleri aileleridir. Yeni nesil mimarlar olarak, bir aile metaforu üzerinden,rol modeller belirlemek,mimarlık yapabilme,mimarlık üzerine düşünme adına bir seçim olabilir. Rol modellerin seçimi doğruluğunun üzerine kafa yormak gerekebilir. Turgut Cansever yazı da vurgulandığı üzere, söylem ve etkin mimarlığı birbiriyle çelişmeyen, yaptığıyla söylediğinin tutarlılığı açıkça görülebilen kişinin, Sedad Hakkı gibi söylem ve pratikte çelişik durumlar içerisinde yer alan bir mimara göre daha haklı ve örnek alınması gereken gibi görülebilir.  Diğer yönden söylemle yapılanın tutarlı olması gerekliliği, kuramın bir bütün olarak mı düşünülmesi tartışılabilir.

Zamansız bir öncü olarak atfedilen Turgut Cansever; Türkiye ortamında anlaşılabilesi, zamanını bulabilmesinin mümkünlüğü nedir sorusunu somak isterim. Günümüz ve ya gelecek mi?

Peter Zumthor Mimarlığı Hakkında

Zumthor, “Atmosferler” kitabında nitelikli mimarlığın kendi için ne anlama geldiğini; nitelikli mimarlık ürünü onu deneyimleyen kişi ...