7 Ekim 2018 Pazar

Yaşanan Mimari-Rasmussen

19. yy. daki hatalı düşüncelerden biri, en iyi sonuçların ancak tüm dünyada beğenilen eski yapıların kopya edilmesiyle alınabileceği inancıydı.
Başarılı mimarinin kantlarından biri, yapının, mimarının amaçladığı gibi kullanılmasıdır. s.15 
Zumthor gibi çocuklukta deneyimlediklerimizin bize yol gösterici olacağını söyler. 
Çocuk.. çeşitli deneyimler yaşayarak, nesneleri ağırlık, katılık, doku, ısı geçirebilirlik niteliklerine göre değerlendirmeyi içgüdüsel olarak öğrenir. Bir taş atmadan önce o taşı en iyi nereden tutabiliyorsa öyle tutar,eliyle ağırlığını tartar. Bunları yeterince yaptıktan sonra bir taşın nasıl olduğunu taşa hiç dokunmadan bilir; artık sadece bir bakış yeterlidir. s.20 
MALZEME 
Yapıldıkları malzemenin gerçekten yumuşak ya da sert olup olmadığına bakmaksızın, yumuşak ya da sert olarak nitelendirebileceğimiz biçimler vardir.s.23 fincan ve kil örneği 
Başlangıçta yumuşak olup özel bir yöntemle -fırınlamayla- sertleştirilmiş bir nesne var. Bu yüzden onu neden hala yumuşak bir nesne olarak gördüğümüzü de anlamak zor değil. Ama malzemelerin daha başlangıçta, biçimlendirilmezden önce sert olan şeylerde bile yumuşak biçimden söz edebiliriz. Elle tutulacak kadar küçük nesnelerden elde edilen bu yumuşak ve sert biçim kavramları en büyük yapılarda bile değişmez.s.23-24 
Düz bir duvar, taş duvarın yapımından daha çok uğraştırırsa ve gerçekte daha ağır olsa bile, hafif görünür. Ağırlıklarını tam bilmesek bile granit duvarların tuğla duvarlardan daha ağır olduğunu sezeriz.s.25 
Sertlik ve yumuşaklık, ağırlık ve hafiflik izlenimleri malzemelerin yüzey nitelikleri ile ilgilidir. En kabasından en düzgününe sayısız türde yüzey vardır. Yapı malzemeleri yüzeylerinin düzgünlük derecesine göre sıralansalardı, sıralamanın bir ucunda tıraşlanmamış kereste ve çakıltaşı, öbür ucunda da cilalanmış taş ve düzgün verniklenmiş yüzeyler bulunurdu.s.26 
Gergin ve gevşek kavramlar....30 
Bazı yalın anıtsal yapılar sadece sertlik ya da yumuşaklık gibi tek bir etki yaratırlar. Fakat genelde çoğu bina, sert-yumuşak, hafif-ağır, gergin-gevşek ve daha birçok yüzey özelliklerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bunların hepsi mimarinin öğeleridir; mimarın kullanabileceği şeylerden bazılarıdır. Siz de mimariyi yaşamak için, bu öğelerin bilincinde olmalisiniz.s.31 
Çözmeye çalıştığı sorunlar bütününde, binaya kişilik kazandıracak bir özellik bulan mimarlar, başarılı binalar yapmişlardir.s.34 
Mimariyi görmek yetmez, aynı zamanda onu yaşamamız gerekir.. odaların içinde yaşamalı, duvarların sizi nasıl çevrelediğini hissetmeli, bir odadan ötekine ne kadar doğallıkla geçildiğini görmelisiniz.s.35  
Bir yeri önce fotoğrafta görmüş, sonradan da ziyaret etmiş ne kadar farklı olduğunu bilir. O anda çevrenizdeki atmosferi hisseder ve fotoğrafın çekildiği açıya bağımlı olmadığınızı anlarsınız.  s.43 
Hindistan'da Carli'de birçok mağara tapınağı vardır.  Bunlar, daha önce anlattığımız gibi malzemenin yok edilmesiyle, yani boşlukların oluşturulmasıyla meydana getirilmiştir.s.50 
BİÇİM 
Sangallo'nun kapısı denge ve uyum sağlama çabasını ifade eder. Michelangelo'nun kapısında, dramatik bir mimari yaratmak için gösterilen çaba görülür.s.61 
Zumthor gibi: 
Dar ve karanlık geçitten güneşli avluya çıktıktan sonra, gölgeli ve serin bir boşluğa çevreleyen yuvarlak bir tapınak gibi duran kilise girişini görmek, nefes kesici bir deneyimdir.s.72 
Biçim üslup oluşturma:
Danimarka'da 1910-20 yılları arasında mimar Carl Petersen, kütleler ve boşlukların kontrastı üzerine belirgin bir mimari estetik doktrin oluşturmaya çalıştı. "kontrastlar" adını verdiği konuşması..s.82
Aslında masif ve ağır olan bu kısım, adeta gökyüzünde yüzercesine hafif gözükür.s.88 
BİÇİM: 
Dışbükey biçimlerin kütle, içbükey biçimlerin de mekan izlenimi verdiğini görmüştük. Venedik'te de binaların sadece düzlem izlenimi verecek şekilde biçimlendirilebileceğini öğreniyoruz. Palladio, aslında tuğladan olan fakat ağır kesme taştan yapılmış izlenimi veren binalar Ltasarladi.s.93 
Süslemeden kopmak hafif bina yapmak 
Bundan sonra ancak 20. Yüzyılda, dünyadaki tüm mimarlar ağırlıksız bir mimari yaratmak konusunda çabalarını yoğunlaştırdılar. s94 
Kübizm Mimarlar, kullandıkları yeni biçimleri resim sanatından ödünç almışlardı. 1. Dünya Savaşı’nın başlamasından önceki on sene içinde ortaya çıkan bir resim akımı, kütle ve boşluk izlenimi yaratmak yerine, birbirleriyle kontrast yaratan renk yüzeyleriyle çalşiyordu.s.95 
Kübizm Le corbusier ve Kütle 
Garip biçimler bir geçiş dönemine aitti ve fazla bir iz bırakmadı. Buna karşılık cephenin bütünlüğünü dikdörtgen renk yüzeyleri kullanarak parçalama çabaları, daha kalıcı bir etki yarattı. Almanların, savaş sonrasında yeni bir stil yaratmak için inatçı bir azimle yaptıkları deneylerle karşılaştırıldığında, Le corbusier'in 1920'lerin ikinci yarısında yaptığı çalışmalar hayret verici şekilde sade ve açıktı...Yazlarında her şeyin nasıl akılcı olması gerektiğini anlatıyor, "Konut, içinde yaşanılan bir makine olmalıdır," diyordu. Fakat tasarladığı evler yazdıklarından çok farklıydı-bunlarda günlük yaşam için kübist bir çerçeve yaratma çabası görülüyordu. Bu evler ağırlığı olmayan renk kompozisyonlaraydı; kamuflaj yapılmış gemiler gibi ne olduklarını kavramak zordu...Bu evler, tamamen ağırlıksız elemanlar izlenimi verme konusunda ulaşabilecekleri doruğu simgeliyordu.s.96  
Düşündüğümüz kutunun yüzlerini değişik renklere boyadığımızı düşünelim. Ayrıca, kutunun hiçbir yerinde, kullanılan malzemenin kalınlığını belirtebilecek hiçbir ipucu olmamasına dikkat edelim. Bu durumda göreceğimiz şey hacmi olmayan renk düzlemleri olurdu. Kutunun kütlesi ve ağırlığı büyü yapılmışçasına kaybolurdu. 
Onun evlerinde gördüğümüz, taşınan ve taşıyan elemanlar değildir. 
Pessac'taki toplu konutlar, mimariyi kütleden arındırmak için gösterilen çabaların en tutarlı olanıydı...eski kütle-boşluk kavramlarını bir yana iten binalar tasarladılar. Mies van der Rohe de sade orantılar, kesin düzlemler, dik açlar ve dikdörtgen biçimler kullanır. Corbu'nun binaları renkli artistik eskizleri andırırken, Mies'inkiler son detayına kadar dikkatle çözümlenmiş ve cam levha, paslanmaz çelik, cilalanmış mermer, pahalı kumaşlar ve deri gibi kaliteli malzemelerle yapılmıştı. Onun binalar, Le Corbusierninkilerin aksine, sahip oldukları malzemeleri inkar etmez....bir taş ustasının oğluydu, bu yüzden eserlerinde her zaman bir kesinlik, sertlik ve bitim damgası vardır.s.98-99 
Kapalı mekanları hiçbir zaman kapalı ve özel bir iç mekan yaratmaz. Mies in mimarisi soğuk kesindir. Yapılarında, ışığı yansıtan malzemeler, geometrik biçimleri çoğaltır. S. 100 
İlgi çekici malzemelerin kullanılması ve içerisiyle dışarısı arasındaki tüm engellerin ortadan kaldırılmasını gerektiren alelade dükkan vitrinleri için de geçerliydi. Birçok değişimin yaşandığı bu devirde eski gösterişli yaşam da yerini sade bir yaşam biçimine bıraktı.s.101 
Çünkü, kütle ve boşluk dışında, üçüncü bir olasılığın belirgin bir örneğini vermişti. Ya vazo ya da iki profil gibi alılabilen iki boyutlu figüre bir kez daha bakarsak keşfedebileceğimiz bir üçüncü tür algılama daha var: Siyah ve beyaz alanlar arasındaki sının oluşturan çizgi.s.104 
Onu hacimler değil, onların arasındaki sınırlar ilgilendiriyordu. Le Corbusier düzlemlere dikkat çekmek için onları renklendirdi ve ani şekilde kesti. 
Yeni üslubunda ilham kaynağı soyut resimler olduğu halde, bu üslupta yaptığı binalar günümüzde bize daha çok anıtsal heykelleri anımsatmaktadır...bu yapıtlar yoluyla mimarlar gelenekselin dışında izlenecek diğer yollar da olduğunu keşfettiler. s105 
Kesin matematiksel orantılarla çalışmak ruhu sevindirir, dolayısıyla basit orantılı tellerin oluşturduğu tonlar kulağa hoş gelir İnsanın, çevresindeki basit matematiksel orantının algılamasın sağlayan bir yeteneğe sahip olduğuydu. s106 
Pythagoras ve öğ. Altın kesimle ilgilenmişler; Rönesans kuramcıları onu yeniden ele almışlar ve günümüzde de Le corbusier kendi orantı kuramı olan "Le Modulor"ü (Modüler) onu temel alarak oluşturmuştur. S.108 
(Palladio) Büyük bir bütünün içinde her odanın ideal bir biçim oluşturduğu asil bir kompozisyonla karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız. Ayrıca odaların boyutlarının birbiriyle ilişkili olduğunu hissedersiniz. Hiçbir şey gereksiz değildir. Her şey görkemli bir bütün oluşturur.s.113 
Palladio kendi sistemini odalarına kesin ve değişmez biçimler vermek ve orantılar arasında uyumlu bir ilişki kurmak amacıyla kullanırmış, buna karşın Le Corbusier taşıyıcı elemanları saklamaya çalışmış ve böylece hem bu elemanların hem de onların yerleşimini belirleyen herhangi bir sistemin fark edilmesini zorlaştırmıştır. 
Corbusier evin 5:8 oranında bölündüğünü, yani altın kesime yaklaştığını vurgulamıştır. S.114 
Palladio ve le corbusier'in binaları arasında kompozisyon ilkeleri bakımından hiçbir benzerlik yoktur. S.115 
Palladio müzikteki uyumlu oranlara uyan basit matematiksel orantıları kullanmış ve büyük bir olasılıkla altın kesim hiç aklına gelmemiştir. 
Marsilya'daki ünlü toplu konut binasının önüne bir erkek figürü rölyefi yerleştirmiştir corbu. Bu figür uyumun özünü simgeler. Binadaki tüm ölçüler, insan vücudunun orantıları yanında altın kesime dayanan birtakım küçük boyutları da veren bu figürden çıkartılmıştır. s.116 
Le Corbusier'de aslında dini mistisizm ve sanatsal sezginin birleşiminden oluşan antikitenin yaşadığını hissedersiniz...Leonarda da Vinci ve diğer Rönesans kuramcıları gibi bu uzunluğun insan göbek deliğinin yerden yüksekliğine eşit olduğunu buldu... Le corbusier göbek deliği yüksekliğini yine altın kesim kuralını kullanarak böldü, elde ettiği yükseklikleri bölmeye devam ederek gittikçe küçülen ölçülerden oluşan uyumlu bir dizi elde etti. s.117 
Le corbusier için Modüler, tüm dünyada insan ürünü nesnelerde güzellik ve mantık elde etmek için kolaylıkla kullanılabilecek evrensel bir araçtr. s.120 
Artık şato ve saraylarda ihtişam ve gösteriş yerine, mahremiyet ve rahatlık tercih ediliyordu. s.124 
Seri üretimin böylesine hakim olduğu dünyamızda, insan oranlarına dayanan standartlar oluşturulma kaçınılmaz bir gerekliliktir... Mimarinin kendine özgü doğal oranlama yöntemleri vardır. (ritm)s.127 
Ritm adını verdiğimiz düzenin etkisidir.s128 
İnsanın düzen yaratma uğraşına klasik bir örnek oluşturan bu ritm, doğada bulunmayan ve insanın yaratmaya çalıştığı düzeni ve kesinliği temsil eder. s.131 
Ritim terimi, müzik ve dans gibi zaman elemanını içeren ve harekete dayanan başka sanat dallarından ödünç alınmıştır. s. 136 
Aynı şekilde farklı dönemlerin mimarileri de değişen ritimlerin bir ifadesi olarak düşünülebilir. s.138 
Başka inanışların Kutsal binaları da aynı şekilde simetrinin hakim olduğu tören ve ayinlere uygun olarak biçimlenmiştir. s.142 
Rönesans mimarlarının amacı gerilim ve gizem değil uyum ve açıklık yarattı. Onlar, yarımküre tonozla örtülü kare, sekizgen ya da daire gibi düzgün biçimleri tercih ettiler. s.143 
Barokun doruğa ulaşmasıyla daha hareketli bir ritim yeniden ortaya çıktı. Mimarlar uyum ve bütünlük yerine mekânsal diziler ve birbirlerine açılan boşluklar yaratma çabasına girdiler. Bu çaba tek ve düzgün şekilli meydanlar yerine, birbirine açılan değişik biçimli sahne benzeri meydanların kullanıldığı barok kent planlamacılığında açıkça görülür. s.144 
Mimarlar resmi mimari geleneğininkinden farklı "doğal" bir ritim aramaya başladılar. Italya'da gördükleri ve eskiz kitaplarına çizdikleri basit köy evlerini anımsatan asimetrik yapılar tasarladılar.s.147 
Sabit kalması gereken yapıların tasarımı onların içinden akan hareketi temel almalarıdır. Fakat çok az binada bir Ingiliz bahçesinin ya da bir otoyolun ritmini bulabiliriz-doğal olarak binanın içinden, otoyolda gittiğimiz hızda geçmemiz beklenemez...Mimariyi katı ve töre ritimden kurtarmak için sayısız denemeler yapılmıştır. s.152 
Aalto, mümkün olduğu kadar fazla odanın nehri görmesini istiyordu, bu yüzden binanın cephesini kıvrımlı bir duvar olarak tasarladı. Burada anıtsal bir eksen yoktur, yalnızca uzun, kesintisiz bir ritim vardır. s.157
En eski toprak kaplar, su geçirmez hale getirilmek için üzeri kille sıvanmış sepetlerdi. 
Kızılderili kabileleri kilden tabak çanak yapmakla kalmadılar, binaların tümünü de kilden inşa ettiler. Bu evlerin yüzeyleri öylesine düzgündür ki adeta alçı ile yapılmış duvarlara benzerler. s.163-64 
Mimaride sürekli olarak şu iki eğilimi görmekteyiz: Bir yandan yapısal özelikleri vurgulayan sepetin kaba biçimi, diğer yanda yapısal özellikleri gizleyen kil çömleğin düzgün biçimi. Bazı binaların duvarları sıvanmıştır, yalnız sıvanın yüzeyi gözükür. Diğerlerinde sıva kullanılmamış, tuğlanın oluşturduğu düzgün duvar örgüsü gözler önüne serilmiştir. Düzgün yüzeylerin tam anlamıyla homojen olması gerekir. Dokusal karakterde, ancak özel aletlerle ölçülebilecek derecedeki ufak değişiklikleri bile görebiliriz. Böylesine ufak değişikliklerin bizi neden bu kadar güçlü etkilediğini açıklamak zordur. S.165-66 
Danimarkalı heykeltraş Thorvaldsen'in sik sik kullanılan bir deyişi vardır: "Kil hayattır, alçı ölüm, mermer ise yeniden diriliş," (malzemenin dokusu ve yaşanmışlığı, üretim süreci ile ilgili niteliğini belirleyen şeylerden bahseder.) Sanat uzmanları eski bir alçı döküm heykelle, kalıptan yeni çıkmış bir alçı heykel arasında büyük fark görür. Yenisi niteliksizdir; yüzeyi yeterince sert gözükmez. Adeta, kabarcıklarla dolu katılaşmış hamura benzer. s.166 
Gri çimento ile dökülen biçimler alçı olanlardan daha niteliksizdir.
Beceri ve bilgi ile kullanılmadıklarında en iyi malzemeler bile niteliklerini kaybeder. Düzgün bronz yüzeyler, metal ustasının aletleriyle işlenmedikçe tatmin edici olmaz...19. Yüzyılın ilk yarısında londra'daki evlerin cephelerinin çoğu açık renge boyanıyordu; duvarlar,taş ve alçı süslemeler, ahşap kısımlar, dökme demir detaylar ve hatta teneke oluklar bile bu boya katmanı altında aynı dokusal etkiyi veriyorlardı. s.167 
Yüzyılın sonlarına doğru bu düzgün, renkli cepheler aldatıcı sayılmaya başlandı. Geç Victorya dönemi mimarları, yüzey dokusu konusundaki düşüncelerinde ahlaki değerler ağır basıyordu: sadece "dürüst" malzemeler kabul görüyordu....Aslında düzgün, boyalı yüzeyleri olan bir o kadar ünlü tarihi yapı örneği bulmaları çok kolaydı. Bir yüzeyi boyamanın amacı öncelikle onu korumak ve dokunulması zevk veren bir hale getirmektir. Çinliler ve Japonlar için vernik altındaki malzemeyi saklayan bir katman değildir. Vernik kendi başına bir malzemedir. Onlar verniği sürer, yedirir, sonra yeni bir kat sürer ve yeniden yedirirler.s.168 
Danimarka kıyı kasabasında; 1880 ve 9Olarda, makine tuğlası ve çirkin detaylarla yapılan kaba yapılar bile, boyacının bir ziyaretinden sonra şık ve çekici görünür. s.169 
Mimaride eklektizmin güç kazanmasından sonra mimarlar önceden dökülmüş ucuz detaylar kullanarak herhangi bir üslubu taklit edebileceklerini keşfettiler. Kusursuz dokusal etkiler ve belirgin formlar değer görmeye başladı...Mimarlar, bu taklit edilmiş anlamsız süsleri birkaç on yıl kullandıktan sonra, onlara karşı direnişe geçtiler. Artık "dürüst" malzemelerin kullanılmasını, malzeme ve biçim arasında sıkı bir bağ kurulmasını istiyorlardı. 
P. V. Jensen-Klint: "Kırmızı veya sarımsı-beyaz tuğlaların sağladığı tüm olanakları kullanmasını bilin. Özel olarak şekil verilmiş tuğlaların kullanmaktan mümkün olduğunca kaçının. Yunan ya da Gotik olsun, hiçbir detayı kopya etmeyin. Detayları malzemeden kendiniz çıkarın. Alçının bir yapı malzemesi olduğuna inanmayın...Granitten bir uygun bir üslup bulana kadar durmadan çalışın." "Çünkü üslubu yaratan, malzeme, konu, zaman ve insandir."s.171 
ev yapma şansını ele geçirirseniz, bu değerli bir taş olduğunu hatrlayın. Betonarme bir yapı malzemesi olursa ona 
Betonarme, sonuçta bir yapı malzemesi oldu. F. L. Wright, tümü betonarme eleman oluşan evleri tasarlayan ilk mimarlardan biridir. O, bu elemanlara düzgün bir yüzey vermek yerine, onlara derinlik kazandırmıştır. Bu durum, onun süsleme düşkünlüğünden kaynaklanmış olsa bile sonuçta betonarmenin belirsiz niteliğini düzeltmeye yardımcı olmuştur. Genel bir kural olarak zayıf dokusal etkilere sahip malzemeler derinlik kazandırılıp geliştirilebilirken, iyi nitelikli malzemeler derinliksiz ve süslemesiz düzgün yüzeylerde daha iyi bir etki vermektedir.s.172 betonun nitelikli hale getirilmesi ile ilgili örnekler var yazının devamında... 
Tam tersine, makineler, doğada var olmayan ya da insan eliyle kusursuz biçim ve yüzeylerin yaratılmasına yardımcı olmuştur.s.178 
liyle elde edilemeyecek derecede 
walter Gropius (1919), bauhause, öğrenciler malzemeleri kullanma konusundaki geleneksel yöntemleri işleyen dersleri dinlemek yerine, kendi deneyleriyle kendileri öğreniyorlardı. Kullandıkları çeşitli malzemeler hakkındaki izlenimlerini kaydederek ileride kullanabilecekleri değerli bilgiler topluyorlardı... Bauhaus okulu, haklı olarak, uygar Avrupalının ilkel insanın dokusal yüzeylere olan duyarlılığından bir şeyler kaybettiğini ve bu duyarlılığın eğitilmesiyle yüksek dokusal nitelikte ürünlerin üretilmesi için gerekli temelin oluşturulabileceğini savunuyordu...Bauhaus'tan önce de, mimaride doğal ve yapay malzemelerin ilginç birleşimleri kullanılarak yenilik arayışına gidilmişti.. Eski yarı-ahşap evlerde her ağaç parçası kullanılacağı yer için adeta özel olarak dikkatle seçilmiştir: Düz parçalar dikme olarak, eğri parçalar ise dirsek ve eliböğründeler için kullanılmıştır. s.180 
Rüzgar ve diğer hava şartları sonucu ahşabın damarları daha belirginleşir. Damarların arasındaki yumuşak tabaka zamanla aşınır ve damarların oluşturduğu desen kabartma olarak ortaya çıkar. Aynı zamanda ahşabın rengi de değişir. Sarı, ağaç sakızı benzeri renktekiler gümüş grisi olur. Bunlar yaşlı insanların buruşmuş ancak gençlerinkinden çok daha karakteristik görünen yüzlerine benzer. s.182 dokusal etkiler... 
Malzemeler yalnız yüzey görünüşleri ile değil ayrıca sertlikleri ve ısıyı geçirgenlikleri ile de değerlendirilir. Çabuk ısınan ya da soğuyan malzemeler aynı derecede rahatsız edicidir. Buna karşın bizde hiçbir zaman beklenmedik bir ısı şoku yaratmayan ahşap, uygun bir malzemedir.s.184 
Tuğla kullanımı 
Çeşitli tuğla ve harç cinsleri olduğu gibi farklı birçok örgü şekilleri de vardır. Anlaşılacağı gibi farklı tuğla, harç ve örgü birleşimlerinden ortaya birçok duvar çeşidi çıkar. Tarih boyunca çeşitli dönem ve uygarlıklar kendilerine özgü farklı tuğla örgüleri ile tanınır, fakat hepsi de aynı basit elemanları kullanmıştır: Tuğla ve harç. Tuğla her zaman ana yapı malzemesi olarak görülmüştür, harç ise sadece bir dolgu malzemesidir. Bu yüzden tuğla, duvar yüzeyinin büyük bir bölümünü oluşturmalı, malzemesi ve rengi ile duvar görünümüne hakim olmalı ve dolgudan daha kaba ve kuvvetli görünmeliydi. s.187
Gün ışığı sürekli olarak değişir. Buna karşın daha önce ele aldığımız kesin olarak belirlenebilir. Mimar kütlerin ve boşlukların boyutlarını kesinleştirebilir, binanın ne tarafa doğru yönlendirileceğini tayin edebilir, yapı malzemelerini ve onları kullanış şekillerini belirleyebilir. Diğer bir deyişle daha tek taş yerine koyulmadan binanın nitelikleri ve nicelikleri kesinlikle tanımlayabilir. Tek kontrol edemediği gün ışığıdır. Gün ışığı sabahtan akşama, günden güne hem yoğunluk hem renk bakımından farklıklar gösterir. Böylesine kaprisli bir faktörle nasıl çalışılır? s. 188 
Kusursuz ışık? 
Bir şeyi yeterince iyi görmezsek daha fazla ışık isteriz. Oysa çoğu zaman bunun yeterli olmadığını görürüz. Çünkü ışığın niceliğinden çok niteliği önemlidir.s.191 
Yandan aydınlatma, kaliteli malzemenin dokularının hissedilmesine, malzemenin algılanmasına yardımcı olur. Önden gelen ışık ise bu gölgeleri yok eder ve nitelikli bir ışık olmaz. Gibi gibi...3b şekilde binayı aydınlatmadan bahseder, yukardan, yan ve yukardan sadece yandan vb,det.  Bak.
Odada serbest çizim dersleri yapılırken kepenk düzeni ile farklı denemeler yaptık ve sonuçta derste kullanılan modelin plastik özelliklerini ve dokusal karakterini en iyi ortaya çıkaran ışığı bulduk. Eski Hollanda kepenk sistemi sayesinde bir mimarın gün ışığını ustaca kullanarak yaratabileceği etkileri öğrendik.s.207-8 
Belirgin bir yoğunlukta bir ışık, yani tek ya da birkaç kaynaktan çıkarak aynı yönde düşen ışık, biçim ve dokuyu en iyi gösterir. Aynı zamanda odanın kapalı bir bütün olma özelliğini daha belirginleştirir. Işık tek başına, çevresi kapalı bir hacim etkisi yaratabilir...kapalılık yerine açıklık etkisini yaratmak istiyorsanız, yoğun ışık kullanamazsınız. s.210-11 
Eğer bir resim renklerini yitirirse bir sanat eseri olmaktan çıkar. Bu mimari için geçerli değildir. Çünkü yapı sanatı öncelikle biçimle ilgilidir; mekanın bölünmesi ve biçimlendirilmesini ele alır. Mimaride renk, bir binanın karakterini vurgulamak, onun biçim ve malzemesine dikkati çekmek, onun bölümlerini daha belirginleştirmek için kullanılır. Önceleri renk hiç problem değildi; insanoğlu doğanın ona sunduğu ve deneyimleri sonucu sağlam ve yararlı olduğunu öğrendiği malzemeleri kullandı. Sonuçta ortaya çıkan, doğanın renklerine sahip bir yapıydı. Bu yapı bir kuş yuvası gibi doğanın bir parçasıydı. s.217 
Rengi bağımsız olarak değil, belirli bir malzemenin çeşitli özelliklerinden biri olarak algılarız.
Yapı malzemelerinin rengi doğa tarafından üretilmek yerine insan tarafından kontrol edilmeye başlandıktan sonra, mimari tasarımda yeni bir adım atılmıştır. s.218 
Renkler insanı aldatmak için kullanılmamışlar; daha çok sembol olarak kabul edilmişlerdir. s.219 
Bazı renkler bir nesneyi olduğundan daha hafif, diğerleri de olduğundan daha ağır gösterebilir. Kullanılan renge göre nesneler büyük ya da ufak, yakın ya da uzak, soğuk ya da sıcak görünebilir... Ufak bir odanın koyu ve yoğun tonlarda boyanması gerekir ki, sizi saran dört duvarın oluşturduğu yakın ortamı hissedebilesiniz. s.221 
İnsan, rengi sadece yapı malzemelerini korumak, taşıyıcı elemanları ve dokusal etkileri vurgulamak için değil, ayrıca görkemli bir mimari kompozisyonu veya bir dizi mekan arasındaki ilişkiyi belirgin kılmak için kullanmaya başladıktan sonra önünde yeni ve büyük bir alan açılmıştır.s.222 
Bu ses yansımaları da bizde biçim ve malzeme hakkında bir izlenim uyandırır. Farklı biçimdeki odalar ve farklı malzemeler, sesi farklı yansıtırlar. s.227  
Mimariyi değerlendirmek için kesin kurallar ve ölçütler koymak olanaksızdır. Çünkü her değer verilecek bina – tüm diğer sanat eserlerinde olduğu gibi- kendine has standartlara sahiptir.s.240

3 Ekim 2018 Çarşamba

Bir Mimarlığa Doğru- Le Corbusier

Bir Mimarlığa Doğru- Le Corbusier


Mimarlığın her şeyden önce soylu bir sanat olduğuna, bağrında plastik yaratıyı, entelektüel düşünceyi ve yüksek matematiği barındırdığına ve işlevsel gereksinimlerin ve biçemlerin çok ötesinde, ruhun saf yaratısı olduğuna inanıyordu. Onun, 'Mimarlık ışık altında bir araya getirilen kütlelerin ustalıklı, doğru ve görkemli bir oyunudur. Tanımı yontusal bir mekan nasıl yaratılır diye düşünen bir yontucunun yaklaşımıyla aynıdır. s.10
Le Corbusier'nün mimari yapılarında öne çıkan 3 metafor;
Parthenon, buharlı gemi ve yalnızlık. s.12
Serpil Merzinin ön sözünden..
Sıradan insan için, "herkes için" konut araştırması yapmak demek, insana özgü temel ilkeleri, insan ölçeğini, gereksinimini karşılayan tipi, işleve yönelik tipi, duyarlı tipi yeniden bulmak demektir...insanlığın şatafatı terk ettiği onurlu çağ kendini göstermekte.s.16
 1921 yılında L'Esprit Nouveau'nun yaratılması sırasında, bu kitabi oluşturan makaleler yayımlandığında, hemen her yerde hala görenekçi anlayışla beslenen mimarlık, modern olaylara, yeni ekniklerin ürkütücü sonuçlarına karşı küskün duruyordu; "SÜSLEMEYE" devam ediyordu! S.20
Dev salonun strüktürü ve ses dağılımı planının zorunlu kıldığı biçimler, son derece ekonomik ve gözü pek bir çözümle kusursuz bir uyum içerisinde birleşir. (işlevi gerektirdiği biçimden bahseder burada Corbu, Milletler Cemiyeti Sarayı yarışma projesini anlatırken)s.28
KÜTLE:
Mimar biçimleri düzenleyerek ruhunun saf yaratısı olan bir düzeni gerçekleştirir; bizde plastik duyarlılıklar yaratarak biçimler aracılığıyla duygularımızı yoğun bir şekilde etkiler; oluşturduğu ilişkilerle içimizde derin yankılar uyandırır, bize dünyanınkiyle uyum içinde olduğunu sezdiğimiz bir düzenin ölçüsünü verir, yüreğimizin ve ruhumuzun çeşitli devinimlerini belirler; işte, güzelliği böyle duyumsarız. s.33 ve 43
Mimar beyefendilere üç anımsatma: kütle: gözlerimiz biçimleri ışıkta görmek için yaratıldılar. Asal geometrik biçimler güzel biçimlerdir çünkü kolayca anlaşılırlar. s.33
Matematiksel hesapla çalışan mühendisler, gözlerimizi geometriyle, aklımızı matematikle hoşnut kılan geometrik biçimler kullanırlar; onların yaptıkları yüce sanat yolundadır.
Yüzey: kütle, onu yönlendiren ve yaratan hatlara göre bölünmüş bir yüzeyle kaplıdır; yüzey kütleye kişiliğini verir. Buyurucu bir programın katı zorunluklarına bağımlı olarak çalışan mühendisler, biçimleri yaratan ve ortaya çıkaran hatları kullanırlar; duru ve etkileyici plastik gerçekler yaratırlar.
Plan: planın olmadığı yerde düzensizlik, keyfilik vardır.s.34
Düzenleyici çizgiler reçete değil araçtır. Seçimi ve anlatım biçimleri mimari yaratının bir parçasını oluşturur. s.35
Yolcu gemileri: mimarlık gelenek ve görenekler içinde boğulmaktadır. "Biçemler" koskoca birer yalandır. Biçem, belli çağın tüm yapıtlarına canlılık getiren ve belirgin bir anlayışın sonucu olan ilkeler tünüdür. Çağımız her gün kendi biçemini saptamaktadir.s.35
Makine, özünde, seçimi yaptıran ekonomik etkeni barındırır. Konut, içinde yaşamak için bir makinedir.s.36
Parthenon, bir standarda göre uygulanmış seçimin ürünüdür. Standartlar mantık, çözümlemeye ve titiz bir incelemeye dayanan sonuçlardır, ortaya iyi bir şekilde konmuş sorunu temel alırlar. Deneyim, standardı kesin olarak saptar.s.36
Romanın verdiği ders: mimarlık plastik bir olgudur. Düzen anlayış, amaç birliği, ilişkilerin anlamı: Mimarlık nicelikleri yönetir. Plan içten dışa doğru gelişirdik, için sonucudur. (biçimlerin oluşmasında işlevler önemlidir, o nedenle değişmektedir. Dünya hızlı değişendir.) Mimari öğeler ışık ve gölge, duvar ve mekandır.s.37
Seri üretimin temelinde çözümleme ve deneyim yatar.s.38
Tarihi anıları yeniden inşa etmek için artık paramız kalmadı. Temizlenmeye gereksinmemiz var. Mühendisler söz konusu durumu anlıyor ve yakında inşa etme işini yalnızca onlar üstlenecek.cs.46
Larousse'un tanımına göre sanat, bir tasarının gerçekleştirilmesi sırasında var olan bilgilerin uygulanmasıdır. Oysaki bugün en iyi yöntemle inşa etmeyi, ısıtmayı, havalandırmayı ve aydınlatmayı bilenler, bilen kişiler mühendislerdir. S.47
Mimarlıkta kendi alanında başlangıç noktasından başlamalı, duyularımızı etkilemeye, görsel isteklerimizi tümüyle karşılamaya elverişli öğeler kullanmalı ve bunları öyle bir biçimde düzenlemelidir ki görünüşleri bizi inceliğiyle veya kabalığıyla, kargaşası veya dinginliğiyle, duyarsızlığı veya özgünlüğüyle açıkça etkilesin; bu öğeler gözlerimizin açıkça gördüğü, aklımızın açıkça ölçebildiği e biçimler, plastik öğelerdir. Asal geometrik veya karma, kolay işlenebilir veya işlenmemiş olan bu biçimler duygularımızı etkiler ve sarsar. Etkilenince ilkel bazı duyguların ötesindekini anlamaya elverişli hale geliriz; işte o zaman bilincimizi etkileyen belirli ilişkiler oluşur ve biz, insanın yeteneklerinin, anılarının, deneyimlerinin, düşünme biçiminin ve yaratısının tümüyle kullanıldığı bu ilişkilerden tat alınız. s .47-48
Mimarlar için 3 anımsatmada bulunduk:
Kütle, duyularımızı tümüyle etkileyen, algılayıp ölçebilmemizi sağlayan öğe.
Yüzey, kütlelerin üzerimizde yarattığı coşkuyu yok edebilen veya artıran kılıf.
Plan, her şeyi kesin olarak belirleyen, kütlenin ve yüzeyin yaratıcısı. s.48
Mimarlığın bugünkü felaketinin büyük bir bölümünün ısmarlayan, seçen, düzelten ve ödeyen müşteri yüzünden olduğunu çok iyi biliyoruz. İşte bu müşteriye "görmeyen gözler" adını taktik. S.49
Mimarlık, yapım sorunlarının dışında, onların ötesinde sanatsal bir gerçek, duygusal bir olgudur. Yapım (konstrüksiyon) ayakta durdurmak için, mimarlık ise coşku vermek içindir. Mimari coşku, yapıtın yasalarına boyun eğdiği, yakından tanıdığı, hayran olduğu evrenden algılayabileceği sesleri kişiye taşıması sonunda elde edilen duygudur. Eğer belirli ve uyumlu ilişkiler sağlanabilseydi kendimizi yapıta az çok kaptırmış oluruz. Mimarlık "uyumlu ilişkiler bütünüdür", "ruhun saf yaratısıdır."s.49-50
Mimarlığın biçemlerle hiçbir ilgisi yoktur... mimarlık, yüceliğe elverişli olan nesnelliğiyle en ilkel sezgileri etkiler; soyutluğuyla da en seçkin yetileri kendine çeker.s.57
Mimari soyutlamanın özel ve eşsiz niteliği, kaba gerçeği kök salarak ona ruh vermesidir. Kaba gerçek ancak üzerine bir düzen yansıttığımızda düşüncelere yol açar. Mimarlık kendini kütle ve yüzey aracılığıyla gösterir. Kütle ve yüzey planla belirlenir. Yaratıcı olan plandır.s.58
Kütle: Mimarlık, ışık altında bir araya getirilen kütlelerin ustalıklı, doğru ve görkemli oyunudur.  Gözlerimiz biçimleri ışıkta görmek için yaratıldılar; gölgeler ve ışık, biçimleri ortaya çıkarırlar; küpler, koniler, silindirler ve piramitler ışığın gereğince ortaya çıkardığı çok önemli asal geometrik bicimlerdir. Bizim içimizdeki imgeleri açık elle tutulur ve belirgindir. İşte bu nedenle bunlar güzel biçimler, en güzel biçimler'dir. Çocuktan vahşi insana, metafizikçiye kadar herkes bu konuda aynı düşüncededir. Bu, plastik sanatlar için de geçerlidir. S.58
Mimari bir görüş izleyip yalnızca matematiksel hesap sonuçların (evreni yöneten temel ilkelerden türetilmiş) ve canlı bir organizma kavramının kılavuzluğunda ilerleyen bugünün mühendisleri, asal geometrik öğeleri kullanarak, onları belirli kurallar doğrultusunda düzenleyerek, bizde mimari duygular uyanıdırlar, böylece insanlığın yapıtını evrensel düzenin yankısı haline getirirler.
İşte yeni çağın akıl ürünü ilk yapıtları, Amerikan siloları ve fabrikaları, Amerikalı mühendisler can çekişen mimarlığı matematiksel hesaplarıyla yok ediyorlar. S.61-62
… yüzeyin zorunlu bölünmesinde biçimi ortaya çıkaran ve yaratan hatları bulmak zorunluluğu demektir.s.67
… çoğunlukla kapılar ve pencerelerle delinmiş bir duvardır; bu delikler de genellikle biçimin yok edicileridir; oysaki bunlarla biçimi ortaya çıkarmak gerekir.s.69
Asal ve basit bir biçimin yüzeyine şekil vermek demek, kütle-yüzey rekabetinin kendiliğinden ortaya çıkmasını sağlamak demektir: amaç çelişkisi-raspail bulvarı
Karmaşık kütlelerin yüzeylerine şekil vermek ve uyumlu bir hale getirmek demek, kütleye modüler hale getirip içinde kalmak demektir: ender rastlanan bir sorun-mansart'ın İnvalidesi.
 …kullanımın doğurduğu gereksinmelerle delinen yüzey, basit biçimleri yaratan ve ortaya çıkaran hatları ödünç almalıdır. Ortaya çıkarıcı hatlar gerçekte ya dama tahtası çizgileri, ya da ızgara gibidirler- Amerika'daki fabrikalar.s.70
Akropolis, Atina meydanını örnekler ve Tümüyle dikdörtgenlerden oluşan yapılar, aralarındaki ilişkilerle zengin görünümler ve derin bir etki yaratmışlardır; yapıların asimetrik düzenlenen kütleleri yoğun bir dizem (ritim) yaratırlar. Görünüm kütlesel, esnek,canlı ve kalabalıklığından ötürü ezici ve egemendir.s.73
Kütleler kesin biçimlere sahiplerse ve zamansız bozulmalara uğramamışlarsa, eğer onları kümeleştiren düzenleme tutarsız bir yerleşimi değil de belli bir dizemi(ritmi) ifade ediyorsa, eğer kütlelerle mekan arasındaki ilişkiler doğru oranlardan oluşturulmuşsa, göz beyine eşgüdümlü duyumlar iletir ve ruh da bundan büyük bir doyuma ulaşır: İşte bu mimarlıktır.s.77
Göz, geniş mekanda, duvarların ve tonozların değişik yüzeylerini inceler; kubbeler mekanları belirler tonozlar yüzeyleri sergiler; taşıyıcı ayaklar, duvarlar anlaşılır nedenlere göre düzenlenirler. Tüm strüktür tabandan yükselir ve plana göre, zemine yazılmış kuralları izleyerek gelişir: güzel biçimler, biçim çeşitliliği, geometrik ilkelerin bütünlüğü. Uyumun tümüyle iletimi: işte bu mimarlıktir.s.78
Kütle oluşumu için yol:
Dizem, yalın ve karmaşık simetrilerden veya çok ustalıkla yapılmış denkleştirmelerden doğan bir denge durumudur. Dizem bir denklemdir: eşitleme (simetri,yineleme) mısır-hint tapınakları, denkleştirme (karşıtların devinimi) akropolis-atina, modülasyon (ilk plastik buluşun geliştirilmesi) Ayasofya. s.80
İlkel tapınak, ilkel insan: Düzeni ölçüyle sağladı. Ölçmek için adımını, ayağını, dirseğini veya parmağını kullandı. Ayağının ve kolunun düzenini benimseyerek tüm yapıta hakim olan bir modül yarattı; işte bu yapıt onun kendi ölçeğindedir, beğenisine göredir, rahatına uygundur, kendi ölçüsünde'dir. Yani insan ölçeğinde'dir. Kendisiyle uyum içindedir, önemli olan da budur zaten.
Kulübenin çevresindeki çitin biçimi, kulübenin biçimini kararlaştırırken, sunağın ve donatıların konumlarını saptarken, dik açıları, eksenleri, kareyi ve daireyi sezgisel olarak seçiyordu. Çünkü ona bir şey yarattığı izlenimini veren nesneyi başka türlü yaratamazdı. Çünkü eksenler, daireler, dik açılar geometrik gerçeklerdir, gözümüzün ölçüp tanıyabileceği sonuçlar verirler; bunların dışında her sonuç rastlantısal, mantıksız ve keyfi olacaktır. Geometri insanın anlatım dilidir.s.98-99  
Bugün mimarlığın çoğu, asıl mimarlığın, insanlığın tam da köklerinde var olduğunu ve insan sezgilerinin doğrudan sonucu olduğunu unutmadı mi?...Ağaçsız alanda yaşayan ilkel insanın verdiği dersi anlayıp düzenleyici ...s.100
Kütle oluşumu:
Modern sanayi ürünlerinin sonucu olarak ortaya çıkan estetiği bugün kimse yadsımaz. Yapılar ve makine tasarımları, oran, hacimsel oyunlar ve malzeme açılarından giderek daha sağlam bir şekilde yerine oturmaktadır. Bunların arasından büyük bir bölümü gerçek sanat yapıtlarıdır çünkü bunlar sayıyı, yani bir düzeni içerirler. Oysaki sanayi ve iş dünyasını oluşturan sonuç olarak yadsınamaz güzellikte yapıtların yaratıldığı bu yürekli ortamda yaşayan azınlık kendini tüm estetik etkinliklerden uzakta sanmaktadır. Yanılıyorlar, çünkü onlar çağdaş estetiğin en etken yaratıcıları arasındadırlar. Bunun ne sanatçılar ne de sanayiciler farkında. Bir çağın gereksinimini sanıldığı gibi basit gereksiz eklemeler, birkaç ince bezeme ürünü değil çağın genel üretimi saptar. Süsleme öğeleri ise çağın biçeminin öğelerini üreten anlayış sisteminin yolunu tıkarlar. Deniz kabuğu benzeri süslemeler XV. Louis, nilüfer çiçeği süslemeleri Mısır biçemi demek değildir. s.115
Bu itiş kakış sırasında dekoratif sanatlar, fırtınayla kabaran bir denizde tutunabileceğimizi sandığımız bir saman çöpüdür. Aldatıcı bir kurtuluş! Bu maceradan anımsamamız gereken, dekoratif sanatların, geçmişin yükünü üzerimizden atmamız ve mimarlık anlayışını hiçbir yönteme bağlı kalmadan araştırmamız için iyi bir fırsat yarattığıdır. s116
Kemer ya da kubbe sarkıtları, kandiller, yaprak ya da çiçekten bezek kordonları, üçgenimsi güvercinlerin öpüştükleri veya öpüşmek üzere oldukları zarif ovaller, altın yıldızlı, siyah kadifeden 3 balkabağı biçiminde yastıklarla bezenmiş odalar, ölmüş bir anlayışın artık dayanılmaz olan tanıklarıdır Kokain dumanıyla havasızlıktan boğulmuş tapınaklar veya değişmeyen köylü budalalıkları bizi rahatsız ediyor. Temiz havanın ve bol ışığın tadını aldık.s.116-117
Mimarlık: Uçaktan çıkarılacak ders, sorunun ortaya konuş biçimindeki ve başarılı çözümündeki mantıkta yatmaktadır. Zamanımızda bir sorun ortaya konduğunda, çözümü ister istemez bulunuyor.s134
Mimarlığın daha farklı bir anlamı, yapımı gözler önüne sermekten ve gereksinimleri karşılamaktan daha farklı amaçları vardır (gereksinimlerle burada anlatılmak istenen yararlılık, rahatlık ve pratik düzenlemedir). Mimarlık her şeyden önce sanattır, heyecan verici ilişkileriyle Platon görkemine 'matematiksel düzene, kurguya, uyumun algılanmasına ulaşandır. İşte mimarlığın amacı budur.s.156
İşte bu aşamadan sonra biçeme, yani herkes tarafından duyumsanan bir yetkinlik durumuna ulaşılır. Bir standardın saptanması, usa yatkın öğelerin usa yatkın bir tutum izlenerek örgütlenmesi işlemidir. Kütle kesinlikle önceden tasarlanmaz, bunlar birer sonuçtur; ilk bakışta ortaya tuhaf bir görünüm çıkabilir S.159
Roman şapelinin ilkelliğinden Paris’in Notre-dame'ina, Invalides'e, Concordo Meydanına ulaştık. Duygularımızı arıtıp incelttik, dekordan kendimizi sıyırdık, oran ve ölçüyü fethettik, ilerledik; ilkel Lidekora ilişkin) doyumlardan daha üst düzeyde (matematiksel) doyumlara geçtik.s.160
Düzen:
Eksen, belki de insanın kendini ilk kez ortaya koyuşudur, o, insana ilişkin tüm eylemlerin aracıdır. Yeni yürümeye başlayan çocuk bir eksen tutturur, yaşam kavgasında savaşımını sürdüren kişinin çizdiği bir eksen vardır. Eksen mimarlığın düzene koyucusudur.s.202
eksen ?..düzen, eksenlerin sıradüzeni, yani amaçların sıradüzeni, isteklerin sınıflandırılmasıdır.
Dış her zaman içtir:
Malzeme bölümünde kullanılabilir: ing bak
Mimari görünümlerde arazinin öğeleri, hacimleri, yoğunlukları, malzemelerin niteliği ve iyi tanımlanmış ve birbirinden farklı izlenimleri gereğince manzarayı etkilerler (ahşap, mermer, ağaç, çimenlik, mavi ufuklar, uzakta veya yakında bulunan deniz, gökyüzü gibi). Arazinin öğeleri, aynı bir odanın duvarları gibi, hacimlerinin katsayısının gücüyle, katmanlaşmalarının, malzemelerinin verdiği güçle yükselirler. Duvarlar ve ışık, gölge veya ışık, hüzün, neşe veya dinginlik, vb. bu tür ögelerle birlikte tasarlamak gerekir.s.206
Yapımdan (konstrüksiyondan) mimarlığa geçtiğimizde, üst düzeyde bir amacımız var demektir. Övünmekten kaçınmak gerekir. Mimarlıktaki hiçliklerin nedeni kendini beğenmişliktir.211
Güzel bir yüzü diğerlerinden ayıran şey yüz hatlarının niteliği ile onları birleştiren ilişkilerin başkalarınınkinden tümüyle farklı değeridir...eğer yüzün yapısının belirginliği ve hatların niteliği uyumlu olduğu duyumsadığımız ortaya koyarlarsa, o zaman o yüze güzel deriz - çünkü içimizde, duygularımızın ötesinde bir yankı, titreşmeye başlayan uyum çizelgesi uyandırırlar. Bu varlığımızın derinliklerinde önceden var olan, tanımlanamayan, mutlak olanın belirtisidir.s.217
Yunanlılar, duyularımız üzerinde doğrudan ve güçlü olarak etkisini gösteren plastik bir sistem yaratmışlardır: kolonlar, yivli sütunlar, arzularla ağırlaşmış karmaşık saçaklar, birbirine karşıt duran ve ufka bağlanan basamaklar.."modünatür'e perspektif kurallarını kusursuzca uyarlayarak, biçimleri büyük bir ustalıkla çarpıtmışlardır. s222
İçimizde titreşen bu uyum çizelgesi bizim uyum ölçütümüzdür. Bu, insanın doğayla belki de evren olan mükemmel uyumunun üzerinde örgütlendiği eksen olmalıdır; bu örgütlenme ekseni, üzerine doğanın tüm olgularının ve nesnelerinin dizildiği eksenin aynısı olmalıdır; bu eksen bizi, evrendeki devinimlerin birlikte yönetildiğini düşünmeye ve başlangıçta tek bir iradenin varlığını kabullenmeye yönlendirir. Fizik kurallarının kaynağı bu eksen olmalıdır....222
..Buradan çıkarılarak uyumun olası bir tanımı yapılabilir: İnsanın özünde var olan eksenle, yani evrenin yasalarıyla uygunluk anı; genel düzene geri dönüş. Bu durum, bazı nesnelerin karşısında duyulan hoşnutluğun, her an çevresinde bir birlik yaratan hoşnutluğun nedenlerini açıklayabilir.s.226
Niteliklilik
Doğanın nesneleri ve hesap üstüne kurulmuş yapıtlar açık ve kesindirler; düzenlenmelerinde belirsizlik görülmez. Çünkü onları iyice görür, okuyabilir, öğrenebilir ve uyumlarını duyumsayabiliriz. Yineliyorum: sanat yapıtının açık ve kesin olması gerekir.
Eğer doğanın nesneleri yaşıyorsa ve eğer hesaba dayanan yapıtlar çalışıyor ve (iş) üretiyorlarsa, bu, devinimi yaratan bir amaç birliğinin varlığından kaynaklanır. Yineliyorum: sanat yapıtında devinimi yaratan bir birliğin olması gerekir. Eğer doğanın nesneleri ve hesaba dayanan yapıtlar ilgimizi çekiyor, bizi meraklandırıyorsa, bu, her birine kişiliğini veren temel bir tutumun varlığındandır. Yineliyorum: sanat yapıtının kişiliğinin olması gerekir.s.227
Malzeme:
Sinai gelişim "bina" üzerinde ilk etkilerini şu önemli aşamayla göstermiştir: Yapay malzemenin, doğal malzemenin yerini alması, yani, ayrışık (heterojen) ve ne olduğu belirsiz malzemenin, yerini, benzeşik (homojen) ve ne olduğu belirli laboratuvar deneyleriyle sınanmış ve sabit öğelerle üretilen malzemeye bırakması. Sabit malzeme, alabildiğine değişken doğal malzemenin yerini almalıdır. S.245
Öte yandan ekonomi yasaları kendi haklarını istemektedir: demir profiller ve şu yakınlarda da betonarme, malzemenin tam ve doğru olarak kullanılmasını sağlayan hesabın yalın göstergeleridir; oysaki eski ahşap kiriş, birkaç hain budağı yüzünden, yontulması sırasında önemli bir malzeme kaybına neden olabilir. S.246
Yeni malzemeler duvar kalınlıklarının azalmasına ve hızlı üretime neden oldu. Ağır işçilikler bir kenara bırakıldı diye devam ediyor…
… kent ve banliyö parselleri bundan böyle gelişi güzel değil geniş, dikdörtgen ve kare olacak; seri üretim öğelerinin kullanımına ve şantiyenin sanayileşmesine olanak sağlayacaklardır.s.247
Betonarme ile zengin ve yoksulun konutu arasında belli bir bağ kuruldu. S.249 
Mimarlık veya devrim:
Yeni bir dönemin gelişi, ancak, sessiz sedasız yapılan ve onu hazırlayan bir çalışmanın sonucu gerçekleşir. Sanayi kendi gereçlerini yaratmıştır, İşyeri alışkanlıkları değişmiştir, İnşaat sisteminde yeni yöntemler bulunmuştur, Mimarlık kendini yenilenmiş yasalar karşısında bulur. S.297
Ucuzluk ve iyi ürün, karşıt olan iki etkeni birbiriyle uyuşturmaya çalışırlar.s.299
Malzeme:
Yapım, kendi yöntemlerini bulmuştur. Bu yöntemler, binlerce yıldır boşuna aranan "özgürleşmeyi" gerçekleştirmiştir. Yeterince kusursuz gereçlerden yararlanıldığında, hesap ve buluşlarla her şeyin yapılması olasıdır ve bu tür gereçler vardır. Beton ve demir, şimdiye kadar bilinen inşaat örgütlenmelerini tümüyle değiştirmiştir; bu malzemeler, matematiksel hesaba ve kurama, şaşmadan ve hatasız olarak uyarlanabilirler; böylece hem erişilen başarı açısından, hem de doğal olguları anımsatan ve doğada gerçekleştirilen deneyimleri yeniden üreten görüntüleri açısından, bizi yüreklendiren sonuçlar verirler.s.300
Kütle:
Yapım yöntemlerinin mimari biçime ve dizeme kazandırdığı öylesine büyük yenlikler, düzenlemede, sinai ve kentsel programlarda öylesine büyük değişikler vardır ki, sonunda bunlar sağduyumuza gerçek mimari yasalara seslenirler; bu yasaların temelinde kütle, dizem ve oran vardır. Biçemler artık yoktur, bizim dışımızdadır; eğer hala bize musallat oluyorlarsa bu, asalakların verdiği rahatsızlığa benzer.s.301
Sanat kişinin kendi benine duyduğu şiddetli aşktır; bu "ben"in de inzivada ve yalnızlıkta aranması gerekir; eğer -savaşımla- zorlanırsa, kutsal niteliği dünyevi bir niteliğe dönüşebilir. Demek ki bu ben konuşuyor, Varlık'ın derinliklerinden söz ediyor: sanat doğar ama görünmesiyle yitmesi bir olur-sanat fışkırır. Kişinin kendi beniyle savaşması, kendini cezalandırması ve kamçılaması yalnızken olur.
Oradaki arkadaşların yalnızlığı araması gerekiyor.
 Nerede? Nasıl? s.314 












 

Peter Zumthor Mimarlığı Hakkında

Zumthor, “Atmosferler” kitabında nitelikli mimarlığın kendi için ne anlama geldiğini; nitelikli mimarlık ürünü onu deneyimleyen kişi ...