İki yana bakan o kumsaldaki ev. “Yarısıyla bir tarafa bir ucuyla öbür tarafa bakan ev planı… Bir
tarafa bir ucuyla öbür tarafa bakan ev planı…Manzara, güneş-bina ilişkisi, bu
ilişkinin bina içerisinde hangi fonksiyonlar için ne kadar önem taşıdığı….
Bunun bir tanesinin mutlak tayin edici gibi addedilmemiş olmasının önemi…” 4
Mimaride fonksiyonları olduğu gibi yansıtmayı tercih eden bir mimarın,
fonksiyonların ruhunu göz ardı etmeyişini olumlu bulur.
İsviçre Pavyonu’ndan bahsederken Cansever yapıyı hem olumlar
hem de bazı yönleriyle sorunlu bulur. Yapı zemininde boşluk bırakılması,
doğayla iletişim düşüncesi, alt- üst kat diyalektiği konularında ki farkındalık
olumlu bir tavırdır, fakat bu tavır alınırken gözden kaçan bazı durumların
altını çizer. Yapıyı el değmemiş tabiat içerisine yerleştirme fikri, ama diğer
yandan yapı getirilip doğaya öylece oturtuluyor. Yapının doğaya oturumu ile
çelişkili durumlar gözlemlediğini ifade eder. Sorunu şöyle ifadelendirir; “binanın
içerisine yerleştiği ortamda, biraz, bütün o modern düşüncenin, mekânın
sonsuzluğu ve o sonsuzluğu koruma konusundaki tavrın, teorik ve mimariye
yansıtılırken dogmatik niteliğinin bir yanılgı sebebi teşkil ettiğini
düşündüm.” 5 Yapı içi ve doğa arası ilişki, sonsuz doğaya baktırılıyor ama
neden o yönde sonsuz olan doğaya, bakıldığının önemi okunamıyor. Zeminde boşluk
bırakılmış, bırakılan boşluk insanlar tarafından kullanılabilir değil,
araçların girebilmesi olanaklı olabiliyor. İnsan kullanımı zayıf, araç
kullanımı güçlü burada çelişki yer alır… Sanırım Cansever’in ifade etmek
istediği, iletişimin güçlü kılınmak isteği ile şekillendirilmiş mekânları,
insanların yaşam gereklikleri, mekânla ilgili beklentileri salt fonksiyonun
dışında olanla ilgili sorunların oluşu. Diğer taraftan Cansever teknik açıdan
sorunlu olan Le Corbusier mimarlığını negatif olarak algılamaz. Yeni bir yapım
sisteminin denenmesinin getirdiği teknik sorunları ve kullanımları ile ilgili
sıkıntılarını mazur görebiliyor, bu durum Le Corbusier’in öncü rolünü bir çeşit
takdir ettiği anlamına gelebilir. Modern insanda olması gereken, yeni olanın
keşfi için öncü olmayı ve denemen zorlukları ile mücadeleyi kabul eder. Cansever
Le Corbusier’in bir diğer yönü olan kent tasarımları ile ilgili, araçlara
ayrılmış yollar, şehirle ilgili o bütünü ön gördüğü tasarımları ve fikirleri
hakkında pek fazla konuşmaz. Şehir gibi
bir kişinin kararıyla şekillenemeyecek bir oluşumun, toplumsal olan- oluşumunda
birçok katmanın yer aldığı- bir durum hakkında öngörüleri benimsemez belli ki
Le Corbusier’in, kişisel olan bu yorumu yapabiliriz.
Modern mimarların “ev” kavramıyla çok ilgilenmeleri ilgisini
çeker Cansever’in, Frank Lloyd Wright “ev” diyor, rasyonalistler ‘ev’ diyorlar,
bunun nedeni hakkında düşünür. Mekânın ve yapının insan kullanımı için
yapıldığından yola çıkılarak, insanın en fazla temas ettiği yapıların konut
olduğu ve konut tasarımın bundan ötürü önem arz addettiğine ulaşır. Şehirde ki
yapı stokunun çoğunluğunu konutlar oluşturur bunu göz ardı etmemek gerekir. Le
Corbusier’in “evler yan yana gelecek” sözü üzerine, evlerin bir aradalığı
kolektif bir değerler ile oluşması gerektiğinin savunucusuna, Le Corbusier’in
bu yapma tavrını çokça hükmedici bulmuştur. Marksistlerin ve dünyada standartlardan
bahsedenlerin bu yanılgıya epeyce düştüklerini ifade eder.