aklım ve kalbim öylesine birbirine karışmış ki...
yıllardır kalbimi dinlememişim
dediklerini duymazdan gelmişim
şimdi çırpınışlarını fark-edemiyorum
aklım kalbimi yendi,
ruhum donuklaştı.
zaman benden (bedenimden) hızlı akmaya başladı
adımlarım bir türlü zamana ayak uyduramadı.
gerçeğin ve hayalin bağıl hızı beni mahvetti!
artık ne tamamıyla gerçeğim ne de tamamıyla hayal
oysa sen hayaldin ben gerçek
şimdi senle ben arasında tanımsız
nefessizasılı
2011 temmuz/istanbul
okumak yalnızlaştırır derler, bu genel kanı,dolanır durur etrafta, bugün işittim yazmak ise yalnızlıktan kurtarır. yazdıklarımdan hoşlanmıyorum,hiç birinin benimsemiyorum ama okuyarak daha fazlaca yalnızlaşmak istemiyorum, bir blogda uzaya göndersem dahi bir şeyler karalamak rahatlatıyor, o nedenle apır-sapır yazmam. hem belki bir şekilde cesaret emaresidir,olamaz mı. bir konuda cesur olma hakkımız baki olsa,saklı olsa,dokunmasa kimse.
o kadar fazlaca şeyden korkuyoruz ki, yüzmeyi bilsen dahi derin sulara açılmaktan.
Nefes almanın basit bir refleks olduğunu unutup nefes alamamaktan,
sevmenin yetisine sahip bir evrende sevmekten, yahuu tanrı evreni sevin diye yarattı,
varoluş nedenimizden neden bu kadar korkarız acep, bilmek tanımak bu denli korkunç nasıl olabilir.
bu denli sızlanış yeter,gündelik sıradan işlerime döneyim. artık tanısı konmuş,nedeni bilinmeyen,genetik nörolojik bozukluğum ile dalga geçeyim. bütün afiilli tırı mırı hastalıkları bir bünyede toparlayabildiğim içinde kendimi tebrik ediyorum.