19 Mayıs 2013 Pazar

Konut "Anlam"


Konut kavramı her zihinde aynı anlamı taşımaz. Zamana bağlıdır, geçmiş ile günümüz konut kavramları arasında farklar vardır ve gelecekte ki anlamlar da farklı olacaktır. Sadece zamanın farklılaştırdığı bir kavram olarak konutun görülmesi yanlış olabilir. Konutun gerçek anlamını bulması birçok etkene bağlıdır; mekânsal ve sosyo-kültürel özellikler bu etkenlerdendir. Günümüzde ev, en basit anlamıyla, “yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı”1, barınma işlevini sağlayan bina olmaktan daha fazlasıdır.
Ev metalaştırılarak tüketim nesnesine dönüştürülmüştür. Gösterge haline gelen konut, toplumda statü sembolü haline gelmiştir. David Harvey (2001:409) bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Her şeyin arsızca metalaştırılması ve ticarileştirilmesi, zamanımıza vurulan damgalardan biridir.” Toplumsal yarar gözetilmez, ürünün tüketilebilirliği önem kazanır. En sonunda tüketim artık hiçbir anlama gelmediğinde her şeye özgü bir şey haline gelecektir.2  Bu anlam değişimi ve yokluğu kayıp olandır.

Modernizm öncesi konut mimarisi üzerine çalışmalar yapılmıştır. Doğan Kuban Türk geleneksel konut mimarisini tanımlar ve onu “Türk Hayat’lı Evi” olarak adlandırır. Türk hayatlı evinin kadının sosyal konumuyla şekillendiğini söyler ve dışa dönük bir planlaması olduğunu belirtir. Sade ve geçici görünümü olduğunu savur bununda göçerlik tavrından geldiğinin söyler. Türk evinin İslam öncesi olarak alınamayacağı, İslamla birlikte karakterinin oturduğunu söyler. Türk hayatlı evinin Türk İslam geleneğinin tam bir yansıması olarak varolduğunu belirtir. Geleneksel konutun klasik derinin bu kültürün bozulmadığı, hayat ve oda kavramının yer aldığı konut tipolojisinde vücut bulduğunu ifade eder. Türk hayatlı evi kırsal konut mimarisi olarak görülür. Kentleşme ile şekil değiştirmeye başlar ve özünden uzaklaşır. Kentli yaşamın getirdiği zenginlik ve statü göstergeleri, konutun sade geçer halini bozar. Köşkler oluşur. İçe dönük evler oluşturulmaya başlanır. Batılaşmanın etkisiyle gösteri biçimleri konutta yer almaya başlar ve Türk evinin geçerliği kaybolmaya başlar ve karakterini kaybeder. Mobilyanın konuta girişiyle tamamen değişir. Doğan Kuban belli zamanlarda Türk evinin var olduğu ve dışarıdan eklenmelerle bu değerin 19 yy sonlarına doğru yok olduğunu söyler. Diğer taraftan uğur tanyeli;
Geleneksel Osmanlı evlerinde yaşamanın ne kadar zor olduğu, konfor taleplerinin onların içinde karşılanamayacağı gibi bir saptama yapılır. O saptama sayesinde, eskimenin tarihselleştirdiği evi değerli bulmak mümkündür de, sevmek mümkün değildir. Aksine artık elde sevilmek bir yana, kullanılmazlığı, güncellikten uzaklığı nedeniyle nefret edilen, ancak yine de değerli bulunan bir tarihsellik vardır. İşte o zaman tarihselin yerine tarihin temsilini koyanlar bu açmazı bir biçimde ortadan kaldırırlar. Freud psikolojisindeki bir ahlakı açmaz giderme mekanizması çalışır. Yüzleşmekten kaçınılan o nefret nesnesi süblimasyona uğratılır: Tarihselden nefret edenler tarihi aşkla sevmeye başlarlar.
Tarihsel evleri yıkıcıya verip apartman yaptırmak için kıvranırlar; anıtsal camilerin zeminini tahrip edip kalorifer tesisatı geçirirler; Ortaçağ anıtlarını güncel mühendislik statiğinin terimleriyle sözde hesaplayıp yeni tekniklerle “güçlendirirler” ; kentsel yenileme adına mahalleler yıkar, eski sokak, konut, kaplama bırakmalar. Öte taraftan da, tarihsele duydukları bu derin nefretten kendileri bile korktukları için, tarihin temsillerini inşa ederler. Çünkü tarihseli sevmiyorlarsa da, tarih kitabındaki anlatılara aşıktırlar  Eski bir geleneksel evde oturmaya hiç niyet bile etmeyenler o yüzden betonarme bir geleneksel ev temsiline hayranlık duyarlar. “kültürümüz”ü tanımlayan o tarih kitabındaki anlatıdır çünkü. Onun sayesinde, Ortaçağ anıtlarını eskilikleri içinde görmekten nefret eder, dün yapılmış gibi “yeniler” , parlatırken, tarihin temsili olan yeni kamu yapıları ısmarlarlar. Onunla da kalmazlar, tarihseli de kendi kendisinin temsiline indirgemek için çabalarlar. Herkese tarihselin anlam ve öneminden, korunmasından söz ederler, ama bunu kendileri için değil, başkaları için isterler. O zaman tarihsel olan gerçekten yaşanarak değil de, sadece görüntü olarak yaşayacaktır. 

16 Mayıs 2013 Perşembe

merdivenli yollar




merdivenli yollarda yürümek, daha fazla samimi sanki
durup dinlenmek selam vermek gerekir
öyle çarçabuk geçip gidemezsiniz
arabalar hiç giremez oralara misal...


3 Mayıs 2013 Cuma

yazmak...

* "Yazma sanatının sırrı nedir biliyor musun?"
- "Gözlemlerini , fark ettiğin ayrıntıları , hiçbir şeyin farkında değilmişsin gibi yazmak."

* "Karman çorman hissedişin tane tane çözüleceğini, yeniden, bu kez mükemmel
bir düzen içinde bir araya geleceğini ve hayatın bir anlama kavuşacağını hayal etmek : yazmak."

                                                                            Sinek Isırıklarının Müellifi, syf: 67-68

Peter Zumthor Mimarlığı Hakkında

Zumthor, “Atmosferler” kitabında nitelikli mimarlığın kendi için ne anlama geldiğini; nitelikli mimarlık ürünü onu deneyimleyen kişi ...