26 Mayıs 2013 Pazar
19 Mayıs 2013 Pazar
Konut "Anlam"
Konut kavramı her zihinde aynı anlamı taşımaz. Zamana
bağlıdır, geçmiş ile günümüz konut kavramları arasında farklar vardır ve
gelecekte ki anlamlar da farklı olacaktır. Sadece zamanın farklılaştırdığı bir
kavram olarak konutun görülmesi yanlış olabilir. Konutun gerçek anlamını
bulması birçok etkene bağlıdır; mekânsal ve sosyo-kültürel özellikler bu
etkenlerdendir. Günümüzde ev, en basit anlamıyla, “yalnız bir ailenin
oturabileceği biçimde yapılmış yapı”1, barınma işlevini sağlayan
bina olmaktan daha fazlasıdır.
Ev metalaştırılarak tüketim nesnesine dönüştürülmüştür.
Gösterge haline gelen konut, toplumda statü sembolü haline gelmiştir. David
Harvey (2001:409) bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Her şeyin arsızca
metalaştırılması ve ticarileştirilmesi, zamanımıza vurulan damgalardan
biridir.” Toplumsal yarar gözetilmez, ürünün tüketilebilirliği önem kazanır. En sonunda tüketim artık hiçbir anlama
gelmediğinde her şeye özgü bir şey haline gelecektir.2 Bu anlam değişimi ve yokluğu kayıp
olandır.
Modernizm öncesi konut mimarisi üzerine çalışmalar
yapılmıştır. Doğan Kuban Türk geleneksel konut mimarisini tanımlar ve onu “Türk
Hayat’lı Evi” olarak adlandırır. Türk hayatlı evinin kadının sosyal konumuyla
şekillendiğini söyler ve dışa dönük bir planlaması olduğunu belirtir. Sade ve
geçici görünümü olduğunu savur bununda göçerlik tavrından geldiğinin söyler.
Türk evinin İslam öncesi olarak alınamayacağı, İslamla birlikte karakterinin
oturduğunu söyler. Türk hayatlı evinin Türk İslam geleneğinin tam bir yansıması
olarak varolduğunu belirtir. Geleneksel konutun klasik derinin bu kültürün
bozulmadığı, hayat ve oda kavramının yer aldığı konut tipolojisinde vücut
bulduğunu ifade eder. Türk hayatlı evi kırsal konut mimarisi olarak görülür.
Kentleşme ile şekil değiştirmeye başlar ve özünden uzaklaşır. Kentli yaşamın
getirdiği zenginlik ve statü göstergeleri, konutun sade geçer halini bozar.
Köşkler oluşur. İçe dönük evler oluşturulmaya başlanır. Batılaşmanın etkisiyle
gösteri biçimleri konutta yer almaya başlar ve Türk evinin geçerliği kaybolmaya
başlar ve karakterini kaybeder. Mobilyanın konuta girişiyle tamamen değişir.
Doğan Kuban belli zamanlarda Türk evinin var olduğu ve dışarıdan eklenmelerle
bu değerin 19 yy sonlarına doğru yok olduğunu söyler. Diğer taraftan uğur
tanyeli;
Geleneksel
Osmanlı evlerinde yaşamanın ne kadar zor olduğu, konfor taleplerinin onların
içinde karşılanamayacağı gibi bir saptama yapılır. O saptama sayesinde,
eskimenin tarihselleştirdiği evi değerli bulmak mümkündür de, sevmek mümkün
değildir. Aksine artık elde sevilmek bir yana, kullanılmazlığı, güncellikten
uzaklığı nedeniyle nefret edilen, ancak yine de değerli bulunan bir tarihsellik
vardır. İşte o zaman tarihselin yerine tarihin temsilini koyanlar bu açmazı bir
biçimde ortadan kaldırırlar. Freud psikolojisindeki bir ahlakı açmaz giderme
mekanizması çalışır. Yüzleşmekten kaçınılan o nefret nesnesi süblimasyona
uğratılır: Tarihselden nefret edenler tarihi aşkla sevmeye başlarlar.
Tarihsel
evleri yıkıcıya verip apartman yaptırmak için kıvranırlar; anıtsal camilerin
zeminini tahrip edip kalorifer tesisatı geçirirler; Ortaçağ anıtlarını güncel
mühendislik statiğinin terimleriyle sözde hesaplayıp yeni tekniklerle
“güçlendirirler” ; kentsel yenileme adına mahalleler yıkar, eski sokak, konut,
kaplama bırakmalar. Öte taraftan da, tarihsele duydukları bu derin nefretten
kendileri bile korktukları için, tarihin temsillerini inşa ederler. Çünkü
tarihseli sevmiyorlarsa da, tarih kitabındaki anlatılara aşıktırlar Eski bir
geleneksel evde oturmaya hiç niyet bile etmeyenler o yüzden betonarme bir
geleneksel ev temsiline hayranlık duyarlar. “kültürümüz”ü tanımlayan o tarih
kitabındaki anlatıdır çünkü. Onun sayesinde, Ortaçağ anıtlarını eskilikleri
içinde görmekten nefret eder, dün yapılmış gibi “yeniler” , parlatırken,
tarihin temsili olan yeni kamu yapıları ısmarlarlar. Onunla da kalmazlar,
tarihseli de kendi kendisinin temsiline indirgemek için çabalarlar. Herkese
tarihselin anlam ve öneminden, korunmasından söz ederler, ama bunu kendileri
için değil, başkaları için isterler. O zaman tarihsel olan gerçekten yaşanarak değil
de, sadece görüntü olarak yaşayacaktır.
16 Mayıs 2013 Perşembe
merdivenli yollar
merdivenli yollarda yürümek, daha fazla samimi sanki
durup dinlenmek selam vermek gerekir
öyle çarçabuk geçip gidemezsiniz
arabalar hiç giremez oralara misal...
3 Mayıs 2013 Cuma
yazmak...
* "Yazma sanatının sırrı nedir biliyor musun?"
- "Gözlemlerini , fark ettiğin ayrıntıları , hiçbir şeyin farkında değilmişsin gibi yazmak."
* "Karman çorman hissedişin tane tane çözüleceğini, yeniden, bu kez mükemmel
bir düzen içinde bir araya geleceğini ve hayatın bir anlama kavuşacağını hayal etmek : yazmak."
Sinek Isırıklarının Müellifi, syf: 67-68
- "Gözlemlerini , fark ettiğin ayrıntıları , hiçbir şeyin farkında değilmişsin gibi yazmak."
* "Karman çorman hissedişin tane tane çözüleceğini, yeniden, bu kez mükemmel
bir düzen içinde bir araya geleceğini ve hayatın bir anlama kavuşacağını hayal etmek : yazmak."
Sinek Isırıklarının Müellifi, syf: 67-68
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Peter Zumthor Mimarlığı Hakkında
Zumthor, “Atmosferler” kitabında nitelikli mimarlığın kendi için ne anlama geldiğini; nitelikli mimarlık ürünü onu deneyimleyen kişi ...
-
Bir Mimarlığa Doğru- Le Corbusier Mimarlığın her şeyden önce soylu bir sanat olduğuna, bağrında plastik yaratıyı, ent...
-
Pallasmaa, J. (2011). Tenin Gözleri: Mimarlık ve Duyular (A.U. Kılıç, Çev.) .YEM Yayın, İstanbul. “ Şu açık ki, “yaşamı y...
-
PETER ZUMTHOR Peter Zumthor; ‘Mimari nitelik’ ten bahsedilirken kastedilenin ne olduğu ve bizim için ne anlam ifade ettiği sorusu üz...