Avrupa kaynaklı "geçmiş" ve "hafıza" bir yanda, Amerikan kaynaklı "popüler kültür" ve "gündelik hayat pragmatizmi" s. 11
Boşluk büyük oranda duyular dünyasına açılma
kapasiteleriyle, varlık felsefesi ve fenomenoloji tarafından dolduruldu. Aklın
ve köşeli mantığın olduğu kadar imgenin ve enformasyonun egemenliğine karşı da
duyuların ve duyguların, soyutlayıp sınıflandırmanın karşısında da deneyimin
statüsü yükseldi. S.12
Adorno daha da ileri giderek, estetik düzlemde ve onun
en rafine ifadesi olan sanatta yapısal olarak gündelik ilişkilerin yeniden
üretimine karşı alternatif bir potansiyel de görüyordu (1973)
İnsanların doğrudan duyularına değmek ve dokunmak
üzere tasarlanmış işlerinin bütün dünya tarafından merakla izlenmesi, hareket,
söz ve imge dolaşımı üzerine kurulu bir dünyada duyuların uyarılmasına yönelik
bir ihtiyacın da paylaşıldığı anlamına geliyordu. S.13
Zumthor-yaşam,tutum ve yaklaşım bütünlüğü s.14 Vals
termal hamam-Zumthor'un eşinin de yöneticileri arasında olduğu bir kooperatifin
siparişi üzerine hazırlanmış.s.1.5
Zumthor ne münzevi ne de stars.22
Müzenin mimarisi de işletmesinin bu uç noktadaki
anti-bürokratik sivilliğiyle uyum içindeydi. Chur müze s.23
Farklı malzemelerin doku farklılıklarına duyuları
uyaracak ölçüde vurgu yapılması üzerine kurulmuştu. S.27
Zumthor çağa ve onun egemen ilişkilerine mesafe koymuş
ve bu mesafeyi her işinde yeniden üretmenin ve eleştirel kalmanın yolunu bulmuş
bir kültür muhalifidir o kadar.
Sanattan ve
mimariden yüce bir aşkınlığı ortaya çıkarmalarını bekleyen Heidegger içinde
geçersiz olmazdı bu yargı. S.28
Yerini terk etmiyor, kapasitesini büyütmüyor,
yeniliklerden etkilenmiyor, kısacası değişmiyor. İşlerinde bir öncelik-sonralık
saptamak, dünyanın gündemlerini izlemek mümkün değil.s.36
Karşılaştığı spesifik durumlarla kendi dünyasını dolaysıza
yüzleştiriyor; araya mimarlık camialarını fazlasıyla meşgul eden koşulların ve
konuların, kısacası aktüalitenin girmesine izin vermiyor. S. 36
Kapitalist sanayinin konusu haline gelen diğer
alanlarda da olduğu gibi "zaman" ile kurulan ilişki tersine
döndü.s.38
(SERMAYE +STATÜKO) .. starların fark yaratmak için
ellerinde kalan yegane araçlar, çiğ gibi büyüyen yeni malzeme alternatifleri
ile form oldu. Malzeme kompozisyonları ile farklılaşmak için yapı endüstrisine,
form ile farklılaşmak için de dijital ortamın yeni imkânlarına başvurmaktan
başka yol bulmak da hiç kolay olmuyordu.S.41
"Fark'ı başlıca
değer ve sermaye birikim enstrümanı haline getirdikten sonra onun içinde
üreyebileceği mecraları standartlaştırdı... Sonuç malum uç noktaya sürüklenmiş
bir benzerlik ve farksızlaşma.s.42 Estetik akla ve zihne değil, duyulara yatırım
yapar. (estetik tutum scott lash)s.43
Zumthor: neleri kendisinin, kendi varoluşunun,
tasavvurunun özelliği olmaktan uzaklaştırıp nesnelerinin kılıyor? Tasavvurları,
niyetleri ve alışkanlıklarıyla kendisi çekildikten sonra ne kalıyor geride?s.48
Zihnimize hitap edebilecek her türlü dolayım devreden
çıkarılmiş.s.52
..Karşılaşmanın kendisine yapar yatırımı..beliririz bırakır
ve yiter. Her seferinde yeniden başlamak, yeniden deneyimlemek gerekecektir.
S.53
Algıladığımız nesne bize bir sözü dikte etmez,
öylesine oradadır. Algımız sessiz ve önyargısızdır, tahakkümden uzaktır.
İşaretlerin ve sembollerin ötesindedir. Açık ve boştur.. Steinmann'a göre bu
tutum, mimari arayışın "anlam olarak şeyler"den, "dolaysız
deneyim olarak şeyler e kaymasıdır. Konvansiyonlar aracılığıyla deneyimlenen
"anlam"'ın kısa devre ile aradan çıkartılmaya çalışıldığı
"sembolik öncesi" (anlam öncesi) deneyime çekilme arayışıdır bu. S.60
Anlamın yeniden ele geçirilebilmesi için, birer meta
olarak dolaşıma girmeye meyleden konvansiyonların, bu konvansiyonların taşıyıcısı
olan işaretlerin bir kısa devreyle aradan çıkartılması hedeflenmektedir Yeniden
Lash'ın bilişsel tutumun karşısında konumlandırdığı estetik tutuma geldik:
Zihni, akıl yürütmeyi, ölçüp biçmeyi, hesabı kitabi devreden çıkaran sonra
yeniden devreye sokmak üzere çıkaran, bunun içinde görme, işitmeye, koklamaya,
tatmaya, dokunmaya, dolaysız deneyimle yüzleşmeye çağıran estetik tutuma. S.62
Tertipli
"Fikirler sadece nesnelerin içindedir ve onların
dışında hiç fikir bulunmaz" diyor Zumthor. "Güzelliğin Sert
Çekirdeği" konf.s.79
Ev, müze, kilise, kaplıca, pavyon yapmıyor, durumun ve
yerin, koşullarından, programın bir kere daha tekrarlanmayacak özgünlüklerinden
türetiyordu tasarımlarını.
Programlar binaların kurgularını ve organizasyonlarını,
üsluplar da şekillerini, maddelerini ve kompozisyonlarını birbirlerine benzetip
tanıdık hale getirirler. S.81
Biçim analizi yapıyor Bilgin sy 86 da ...Amorf ve
yekpare bir kütle bu: Geometrik saflıktan uzak, amorfluğunu kompozisyonla
disipline etmeye çalışmıyor. Aynı malzemeyle, eklem yapmadan, istifini bozmadan
dönüyor diş sınırı oluşturacak şekilde...
(Alıntı) akt diye alıntıladığın bölmeyi düzelt.
Tine madde üzerinden varmayı benimsiyor Zumthor;
"Şeylerin içinden başka yerde fikir yoktur,"
Zumthor mimarlığı sonsöz olarak alıntılayacağım kısım:
Jenerik konuların içinden özgül olanı türetmeye çalışmasının
Zumthor'un ayırt edici yanı olduğuna işaret ettim. Kendinden menkul bir
karakter özelliği veya araçsal bir yaşam biçimi tercihi değil belli ki bu.
Başkalarına öğütlenebilecek bir başarı sırrı hiç değil: belirli endişelerle,
angajmanlarla, alışkanlıklarla, ruhsal ve zihinsel kapasitelerle donatılarak
canlı tutulmuş etik bir tutum. Esrarengizliği kadar anlaşılırlığını da ancak
yapılarla, yaşananlarla canlı tutabilecek bu tutuma borçlu olsa
gerek.s.103
okudum.. hepsini.. son satırına, harfine.. bıraktığı his tek kelime ile, 'ukde!. fenâ bir iç burkulması, yağlı yapış, pis bir kaybetmişlik, piç bir yalnızlık duygusu..
YanıtlaSilmodernizmin ayak basmadığı, teknolojiden tek eserin olmadığı en uzağa, bir dağ başına, bir orman ortasına, bir su kenarına; ilkel bir yaşamın en sessiz kıyısına şiddetle kaçış isteği; aklım şu modern zamanlara ermedi ermeyeli..
..
zaten kafka, sartre, fanon, haydeger, adorno, prudon, şopenavır... vd; çoktan içine etmişti, zaten karamsarlıktan kararmış, moderniteden bunalmış, bulanmış içimin, bir de bu yazılar?!!. sağolun yani?!!. :)
dünya için içimde zoraki yaşattığım bi kırıntı umudum vardı; bi 'gelecek', 'insan' ve 'medeniyet tasavvurum.. buhar oldu..
..
aslında;
bakmayın acı acı söylenmişliğime; aynı zehir havayı solumaktan, aynı acı düşüncelerin doğurduğu, aynı zehir zıkkım 'endişe'nin dışavurumu!.
gerçekte;
artık bakmayı görmeyi duymayı istemediğim 'çağdaş vahşî', kim istiyorsa onun olsun dediğim, çıldırmış, kaçınılamaz bir dünyayla burun buruna yaşama zorunluluğunda;
beynime kan oturtmaktan, düşünceden artık sürekli kaçtığım, kaçtığım acı düşüncelerin çıkardığı devasa yangına su taşıyan yazılar..
eyvallah!.