5 Eylül 2018 Çarşamba

geçmişten gelen

kontrol mekanizması..
bir şeyi kırk gün yaparsanız bırakamazsınız savı üzerine:
üniversite sınavına hazırlandığım sene, çok çalışıyordum ve üniversiteye gitmeme gibi bir şansım yoktu. çünkü üniversite benim hayallerimin ve özgürlüğümün güvencesiydi. ve iyi bir bölüm olmalıydı, ilk okul dörtten beri onun için çalışıyorum, ara ara kopmalar yaşandıysa da asıl hedef her daim o idi.
dedem yeni vefat etmişti, liseden mezun olduğum yaz. prostat kanseriydim ve alzaymır hastasıydı. 7 yıl iki çürütücü illet ile yaşadı. bir hastalık beynini ve anılarını diğeri ise tüm bedenini yavaş yavaş öldürdü. dedem tam bir noel baba gibiydi, onu çok severdim. babası gemici olan çocukların dedelerini sevmesi klasik dede-torun ilişkisinden farklı olabilir tabii. benim tüm hastalıklarımda, ateş yüzünden sayıklamalarımda gözümün gördüğü dedemin yeşil gözleri ve endişeli yüz ifadesiydi. üzüldümü tüm vücuduyla üzülürdü, tam 120 kiloluk bir üzüntü... bu yazıyı yazdığım için bir an mutlu oldum, çünkü ölüler yavaş yavaş silinirler, anlatmak dedemin hatırasını tap taze gözümün önüne olağanca canlılığıyla getirdi. yeşil gözlerinde ki o solgun ışıltıyı tekrar gördüm. tam 14 yıl sonra..
aslında anlatmak istediğim kendime zulmettiğim bir hikayeydi, nedense söz oraya varamadı. demek ki sözün oraya varması gerekmiyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Peter Zumthor Mimarlığı Hakkında

Zumthor, “Atmosferler” kitabında nitelikli mimarlığın kendi için ne anlama geldiğini; nitelikli mimarlık ürünü onu deneyimleyen kişi ...