7 Ekim 2018 Pazar

Yaşanan Mimari-Rasmussen

19. yy. daki hatalı düşüncelerden biri, en iyi sonuçların ancak tüm dünyada beğenilen eski yapıların kopya edilmesiyle alınabileceği inancıydı.
Başarılı mimarinin kantlarından biri, yapının, mimarının amaçladığı gibi kullanılmasıdır. s.15 
Zumthor gibi çocuklukta deneyimlediklerimizin bize yol gösterici olacağını söyler. 
Çocuk.. çeşitli deneyimler yaşayarak, nesneleri ağırlık, katılık, doku, ısı geçirebilirlik niteliklerine göre değerlendirmeyi içgüdüsel olarak öğrenir. Bir taş atmadan önce o taşı en iyi nereden tutabiliyorsa öyle tutar,eliyle ağırlığını tartar. Bunları yeterince yaptıktan sonra bir taşın nasıl olduğunu taşa hiç dokunmadan bilir; artık sadece bir bakış yeterlidir. s.20 
MALZEME 
Yapıldıkları malzemenin gerçekten yumuşak ya da sert olup olmadığına bakmaksızın, yumuşak ya da sert olarak nitelendirebileceğimiz biçimler vardir.s.23 fincan ve kil örneği 
Başlangıçta yumuşak olup özel bir yöntemle -fırınlamayla- sertleştirilmiş bir nesne var. Bu yüzden onu neden hala yumuşak bir nesne olarak gördüğümüzü de anlamak zor değil. Ama malzemelerin daha başlangıçta, biçimlendirilmezden önce sert olan şeylerde bile yumuşak biçimden söz edebiliriz. Elle tutulacak kadar küçük nesnelerden elde edilen bu yumuşak ve sert biçim kavramları en büyük yapılarda bile değişmez.s.23-24 
Düz bir duvar, taş duvarın yapımından daha çok uğraştırırsa ve gerçekte daha ağır olsa bile, hafif görünür. Ağırlıklarını tam bilmesek bile granit duvarların tuğla duvarlardan daha ağır olduğunu sezeriz.s.25 
Sertlik ve yumuşaklık, ağırlık ve hafiflik izlenimleri malzemelerin yüzey nitelikleri ile ilgilidir. En kabasından en düzgününe sayısız türde yüzey vardır. Yapı malzemeleri yüzeylerinin düzgünlük derecesine göre sıralansalardı, sıralamanın bir ucunda tıraşlanmamış kereste ve çakıltaşı, öbür ucunda da cilalanmış taş ve düzgün verniklenmiş yüzeyler bulunurdu.s.26 
Gergin ve gevşek kavramlar....30 
Bazı yalın anıtsal yapılar sadece sertlik ya da yumuşaklık gibi tek bir etki yaratırlar. Fakat genelde çoğu bina, sert-yumuşak, hafif-ağır, gergin-gevşek ve daha birçok yüzey özelliklerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bunların hepsi mimarinin öğeleridir; mimarın kullanabileceği şeylerden bazılarıdır. Siz de mimariyi yaşamak için, bu öğelerin bilincinde olmalisiniz.s.31 
Çözmeye çalıştığı sorunlar bütününde, binaya kişilik kazandıracak bir özellik bulan mimarlar, başarılı binalar yapmişlardir.s.34 
Mimariyi görmek yetmez, aynı zamanda onu yaşamamız gerekir.. odaların içinde yaşamalı, duvarların sizi nasıl çevrelediğini hissetmeli, bir odadan ötekine ne kadar doğallıkla geçildiğini görmelisiniz.s.35  
Bir yeri önce fotoğrafta görmüş, sonradan da ziyaret etmiş ne kadar farklı olduğunu bilir. O anda çevrenizdeki atmosferi hisseder ve fotoğrafın çekildiği açıya bağımlı olmadığınızı anlarsınız.  s.43 
Hindistan'da Carli'de birçok mağara tapınağı vardır.  Bunlar, daha önce anlattığımız gibi malzemenin yok edilmesiyle, yani boşlukların oluşturulmasıyla meydana getirilmiştir.s.50 
BİÇİM 
Sangallo'nun kapısı denge ve uyum sağlama çabasını ifade eder. Michelangelo'nun kapısında, dramatik bir mimari yaratmak için gösterilen çaba görülür.s.61 
Zumthor gibi: 
Dar ve karanlık geçitten güneşli avluya çıktıktan sonra, gölgeli ve serin bir boşluğa çevreleyen yuvarlak bir tapınak gibi duran kilise girişini görmek, nefes kesici bir deneyimdir.s.72 
Biçim üslup oluşturma:
Danimarka'da 1910-20 yılları arasında mimar Carl Petersen, kütleler ve boşlukların kontrastı üzerine belirgin bir mimari estetik doktrin oluşturmaya çalıştı. "kontrastlar" adını verdiği konuşması..s.82
Aslında masif ve ağır olan bu kısım, adeta gökyüzünde yüzercesine hafif gözükür.s.88 
BİÇİM: 
Dışbükey biçimlerin kütle, içbükey biçimlerin de mekan izlenimi verdiğini görmüştük. Venedik'te de binaların sadece düzlem izlenimi verecek şekilde biçimlendirilebileceğini öğreniyoruz. Palladio, aslında tuğladan olan fakat ağır kesme taştan yapılmış izlenimi veren binalar Ltasarladi.s.93 
Süslemeden kopmak hafif bina yapmak 
Bundan sonra ancak 20. Yüzyılda, dünyadaki tüm mimarlar ağırlıksız bir mimari yaratmak konusunda çabalarını yoğunlaştırdılar. s94 
Kübizm Mimarlar, kullandıkları yeni biçimleri resim sanatından ödünç almışlardı. 1. Dünya Savaşı’nın başlamasından önceki on sene içinde ortaya çıkan bir resim akımı, kütle ve boşluk izlenimi yaratmak yerine, birbirleriyle kontrast yaratan renk yüzeyleriyle çalşiyordu.s.95 
Kübizm Le corbusier ve Kütle 
Garip biçimler bir geçiş dönemine aitti ve fazla bir iz bırakmadı. Buna karşılık cephenin bütünlüğünü dikdörtgen renk yüzeyleri kullanarak parçalama çabaları, daha kalıcı bir etki yarattı. Almanların, savaş sonrasında yeni bir stil yaratmak için inatçı bir azimle yaptıkları deneylerle karşılaştırıldığında, Le corbusier'in 1920'lerin ikinci yarısında yaptığı çalışmalar hayret verici şekilde sade ve açıktı...Yazlarında her şeyin nasıl akılcı olması gerektiğini anlatıyor, "Konut, içinde yaşanılan bir makine olmalıdır," diyordu. Fakat tasarladığı evler yazdıklarından çok farklıydı-bunlarda günlük yaşam için kübist bir çerçeve yaratma çabası görülüyordu. Bu evler ağırlığı olmayan renk kompozisyonlaraydı; kamuflaj yapılmış gemiler gibi ne olduklarını kavramak zordu...Bu evler, tamamen ağırlıksız elemanlar izlenimi verme konusunda ulaşabilecekleri doruğu simgeliyordu.s.96  
Düşündüğümüz kutunun yüzlerini değişik renklere boyadığımızı düşünelim. Ayrıca, kutunun hiçbir yerinde, kullanılan malzemenin kalınlığını belirtebilecek hiçbir ipucu olmamasına dikkat edelim. Bu durumda göreceğimiz şey hacmi olmayan renk düzlemleri olurdu. Kutunun kütlesi ve ağırlığı büyü yapılmışçasına kaybolurdu. 
Onun evlerinde gördüğümüz, taşınan ve taşıyan elemanlar değildir. 
Pessac'taki toplu konutlar, mimariyi kütleden arındırmak için gösterilen çabaların en tutarlı olanıydı...eski kütle-boşluk kavramlarını bir yana iten binalar tasarladılar. Mies van der Rohe de sade orantılar, kesin düzlemler, dik açlar ve dikdörtgen biçimler kullanır. Corbu'nun binaları renkli artistik eskizleri andırırken, Mies'inkiler son detayına kadar dikkatle çözümlenmiş ve cam levha, paslanmaz çelik, cilalanmış mermer, pahalı kumaşlar ve deri gibi kaliteli malzemelerle yapılmıştı. Onun binalar, Le Corbusierninkilerin aksine, sahip oldukları malzemeleri inkar etmez....bir taş ustasının oğluydu, bu yüzden eserlerinde her zaman bir kesinlik, sertlik ve bitim damgası vardır.s.98-99 
Kapalı mekanları hiçbir zaman kapalı ve özel bir iç mekan yaratmaz. Mies in mimarisi soğuk kesindir. Yapılarında, ışığı yansıtan malzemeler, geometrik biçimleri çoğaltır. S. 100 
İlgi çekici malzemelerin kullanılması ve içerisiyle dışarısı arasındaki tüm engellerin ortadan kaldırılmasını gerektiren alelade dükkan vitrinleri için de geçerliydi. Birçok değişimin yaşandığı bu devirde eski gösterişli yaşam da yerini sade bir yaşam biçimine bıraktı.s.101 
Çünkü, kütle ve boşluk dışında, üçüncü bir olasılığın belirgin bir örneğini vermişti. Ya vazo ya da iki profil gibi alılabilen iki boyutlu figüre bir kez daha bakarsak keşfedebileceğimiz bir üçüncü tür algılama daha var: Siyah ve beyaz alanlar arasındaki sının oluşturan çizgi.s.104 
Onu hacimler değil, onların arasındaki sınırlar ilgilendiriyordu. Le Corbusier düzlemlere dikkat çekmek için onları renklendirdi ve ani şekilde kesti. 
Yeni üslubunda ilham kaynağı soyut resimler olduğu halde, bu üslupta yaptığı binalar günümüzde bize daha çok anıtsal heykelleri anımsatmaktadır...bu yapıtlar yoluyla mimarlar gelenekselin dışında izlenecek diğer yollar da olduğunu keşfettiler. s105 
Kesin matematiksel orantılarla çalışmak ruhu sevindirir, dolayısıyla basit orantılı tellerin oluşturduğu tonlar kulağa hoş gelir İnsanın, çevresindeki basit matematiksel orantının algılamasın sağlayan bir yeteneğe sahip olduğuydu. s106 
Pythagoras ve öğ. Altın kesimle ilgilenmişler; Rönesans kuramcıları onu yeniden ele almışlar ve günümüzde de Le corbusier kendi orantı kuramı olan "Le Modulor"ü (Modüler) onu temel alarak oluşturmuştur. S.108 
(Palladio) Büyük bir bütünün içinde her odanın ideal bir biçim oluşturduğu asil bir kompozisyonla karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız. Ayrıca odaların boyutlarının birbiriyle ilişkili olduğunu hissedersiniz. Hiçbir şey gereksiz değildir. Her şey görkemli bir bütün oluşturur.s.113 
Palladio kendi sistemini odalarına kesin ve değişmez biçimler vermek ve orantılar arasında uyumlu bir ilişki kurmak amacıyla kullanırmış, buna karşın Le Corbusier taşıyıcı elemanları saklamaya çalışmış ve böylece hem bu elemanların hem de onların yerleşimini belirleyen herhangi bir sistemin fark edilmesini zorlaştırmıştır. 
Corbusier evin 5:8 oranında bölündüğünü, yani altın kesime yaklaştığını vurgulamıştır. S.114 
Palladio ve le corbusier'in binaları arasında kompozisyon ilkeleri bakımından hiçbir benzerlik yoktur. S.115 
Palladio müzikteki uyumlu oranlara uyan basit matematiksel orantıları kullanmış ve büyük bir olasılıkla altın kesim hiç aklına gelmemiştir. 
Marsilya'daki ünlü toplu konut binasının önüne bir erkek figürü rölyefi yerleştirmiştir corbu. Bu figür uyumun özünü simgeler. Binadaki tüm ölçüler, insan vücudunun orantıları yanında altın kesime dayanan birtakım küçük boyutları da veren bu figürden çıkartılmıştır. s.116 
Le Corbusier'de aslında dini mistisizm ve sanatsal sezginin birleşiminden oluşan antikitenin yaşadığını hissedersiniz...Leonarda da Vinci ve diğer Rönesans kuramcıları gibi bu uzunluğun insan göbek deliğinin yerden yüksekliğine eşit olduğunu buldu... Le corbusier göbek deliği yüksekliğini yine altın kesim kuralını kullanarak böldü, elde ettiği yükseklikleri bölmeye devam ederek gittikçe küçülen ölçülerden oluşan uyumlu bir dizi elde etti. s.117 
Le corbusier için Modüler, tüm dünyada insan ürünü nesnelerde güzellik ve mantık elde etmek için kolaylıkla kullanılabilecek evrensel bir araçtr. s.120 
Artık şato ve saraylarda ihtişam ve gösteriş yerine, mahremiyet ve rahatlık tercih ediliyordu. s.124 
Seri üretimin böylesine hakim olduğu dünyamızda, insan oranlarına dayanan standartlar oluşturulma kaçınılmaz bir gerekliliktir... Mimarinin kendine özgü doğal oranlama yöntemleri vardır. (ritm)s.127 
Ritm adını verdiğimiz düzenin etkisidir.s128 
İnsanın düzen yaratma uğraşına klasik bir örnek oluşturan bu ritm, doğada bulunmayan ve insanın yaratmaya çalıştığı düzeni ve kesinliği temsil eder. s.131 
Ritim terimi, müzik ve dans gibi zaman elemanını içeren ve harekete dayanan başka sanat dallarından ödünç alınmıştır. s. 136 
Aynı şekilde farklı dönemlerin mimarileri de değişen ritimlerin bir ifadesi olarak düşünülebilir. s.138 
Başka inanışların Kutsal binaları da aynı şekilde simetrinin hakim olduğu tören ve ayinlere uygun olarak biçimlenmiştir. s.142 
Rönesans mimarlarının amacı gerilim ve gizem değil uyum ve açıklık yarattı. Onlar, yarımküre tonozla örtülü kare, sekizgen ya da daire gibi düzgün biçimleri tercih ettiler. s.143 
Barokun doruğa ulaşmasıyla daha hareketli bir ritim yeniden ortaya çıktı. Mimarlar uyum ve bütünlük yerine mekânsal diziler ve birbirlerine açılan boşluklar yaratma çabasına girdiler. Bu çaba tek ve düzgün şekilli meydanlar yerine, birbirine açılan değişik biçimli sahne benzeri meydanların kullanıldığı barok kent planlamacılığında açıkça görülür. s.144 
Mimarlar resmi mimari geleneğininkinden farklı "doğal" bir ritim aramaya başladılar. Italya'da gördükleri ve eskiz kitaplarına çizdikleri basit köy evlerini anımsatan asimetrik yapılar tasarladılar.s.147 
Sabit kalması gereken yapıların tasarımı onların içinden akan hareketi temel almalarıdır. Fakat çok az binada bir Ingiliz bahçesinin ya da bir otoyolun ritmini bulabiliriz-doğal olarak binanın içinden, otoyolda gittiğimiz hızda geçmemiz beklenemez...Mimariyi katı ve töre ritimden kurtarmak için sayısız denemeler yapılmıştır. s.152 
Aalto, mümkün olduğu kadar fazla odanın nehri görmesini istiyordu, bu yüzden binanın cephesini kıvrımlı bir duvar olarak tasarladı. Burada anıtsal bir eksen yoktur, yalnızca uzun, kesintisiz bir ritim vardır. s.157
En eski toprak kaplar, su geçirmez hale getirilmek için üzeri kille sıvanmış sepetlerdi. 
Kızılderili kabileleri kilden tabak çanak yapmakla kalmadılar, binaların tümünü de kilden inşa ettiler. Bu evlerin yüzeyleri öylesine düzgündür ki adeta alçı ile yapılmış duvarlara benzerler. s.163-64 
Mimaride sürekli olarak şu iki eğilimi görmekteyiz: Bir yandan yapısal özelikleri vurgulayan sepetin kaba biçimi, diğer yanda yapısal özellikleri gizleyen kil çömleğin düzgün biçimi. Bazı binaların duvarları sıvanmıştır, yalnız sıvanın yüzeyi gözükür. Diğerlerinde sıva kullanılmamış, tuğlanın oluşturduğu düzgün duvar örgüsü gözler önüne serilmiştir. Düzgün yüzeylerin tam anlamıyla homojen olması gerekir. Dokusal karakterde, ancak özel aletlerle ölçülebilecek derecedeki ufak değişiklikleri bile görebiliriz. Böylesine ufak değişikliklerin bizi neden bu kadar güçlü etkilediğini açıklamak zordur. S.165-66 
Danimarkalı heykeltraş Thorvaldsen'in sik sik kullanılan bir deyişi vardır: "Kil hayattır, alçı ölüm, mermer ise yeniden diriliş," (malzemenin dokusu ve yaşanmışlığı, üretim süreci ile ilgili niteliğini belirleyen şeylerden bahseder.) Sanat uzmanları eski bir alçı döküm heykelle, kalıptan yeni çıkmış bir alçı heykel arasında büyük fark görür. Yenisi niteliksizdir; yüzeyi yeterince sert gözükmez. Adeta, kabarcıklarla dolu katılaşmış hamura benzer. s.166 
Gri çimento ile dökülen biçimler alçı olanlardan daha niteliksizdir.
Beceri ve bilgi ile kullanılmadıklarında en iyi malzemeler bile niteliklerini kaybeder. Düzgün bronz yüzeyler, metal ustasının aletleriyle işlenmedikçe tatmin edici olmaz...19. Yüzyılın ilk yarısında londra'daki evlerin cephelerinin çoğu açık renge boyanıyordu; duvarlar,taş ve alçı süslemeler, ahşap kısımlar, dökme demir detaylar ve hatta teneke oluklar bile bu boya katmanı altında aynı dokusal etkiyi veriyorlardı. s.167 
Yüzyılın sonlarına doğru bu düzgün, renkli cepheler aldatıcı sayılmaya başlandı. Geç Victorya dönemi mimarları, yüzey dokusu konusundaki düşüncelerinde ahlaki değerler ağır basıyordu: sadece "dürüst" malzemeler kabul görüyordu....Aslında düzgün, boyalı yüzeyleri olan bir o kadar ünlü tarihi yapı örneği bulmaları çok kolaydı. Bir yüzeyi boyamanın amacı öncelikle onu korumak ve dokunulması zevk veren bir hale getirmektir. Çinliler ve Japonlar için vernik altındaki malzemeyi saklayan bir katman değildir. Vernik kendi başına bir malzemedir. Onlar verniği sürer, yedirir, sonra yeni bir kat sürer ve yeniden yedirirler.s.168 
Danimarka kıyı kasabasında; 1880 ve 9Olarda, makine tuğlası ve çirkin detaylarla yapılan kaba yapılar bile, boyacının bir ziyaretinden sonra şık ve çekici görünür. s.169 
Mimaride eklektizmin güç kazanmasından sonra mimarlar önceden dökülmüş ucuz detaylar kullanarak herhangi bir üslubu taklit edebileceklerini keşfettiler. Kusursuz dokusal etkiler ve belirgin formlar değer görmeye başladı...Mimarlar, bu taklit edilmiş anlamsız süsleri birkaç on yıl kullandıktan sonra, onlara karşı direnişe geçtiler. Artık "dürüst" malzemelerin kullanılmasını, malzeme ve biçim arasında sıkı bir bağ kurulmasını istiyorlardı. 
P. V. Jensen-Klint: "Kırmızı veya sarımsı-beyaz tuğlaların sağladığı tüm olanakları kullanmasını bilin. Özel olarak şekil verilmiş tuğlaların kullanmaktan mümkün olduğunca kaçının. Yunan ya da Gotik olsun, hiçbir detayı kopya etmeyin. Detayları malzemeden kendiniz çıkarın. Alçının bir yapı malzemesi olduğuna inanmayın...Granitten bir uygun bir üslup bulana kadar durmadan çalışın." "Çünkü üslubu yaratan, malzeme, konu, zaman ve insandir."s.171 
ev yapma şansını ele geçirirseniz, bu değerli bir taş olduğunu hatrlayın. Betonarme bir yapı malzemesi olursa ona 
Betonarme, sonuçta bir yapı malzemesi oldu. F. L. Wright, tümü betonarme eleman oluşan evleri tasarlayan ilk mimarlardan biridir. O, bu elemanlara düzgün bir yüzey vermek yerine, onlara derinlik kazandırmıştır. Bu durum, onun süsleme düşkünlüğünden kaynaklanmış olsa bile sonuçta betonarmenin belirsiz niteliğini düzeltmeye yardımcı olmuştur. Genel bir kural olarak zayıf dokusal etkilere sahip malzemeler derinlik kazandırılıp geliştirilebilirken, iyi nitelikli malzemeler derinliksiz ve süslemesiz düzgün yüzeylerde daha iyi bir etki vermektedir.s.172 betonun nitelikli hale getirilmesi ile ilgili örnekler var yazının devamında... 
Tam tersine, makineler, doğada var olmayan ya da insan eliyle kusursuz biçim ve yüzeylerin yaratılmasına yardımcı olmuştur.s.178 
liyle elde edilemeyecek derecede 
walter Gropius (1919), bauhause, öğrenciler malzemeleri kullanma konusundaki geleneksel yöntemleri işleyen dersleri dinlemek yerine, kendi deneyleriyle kendileri öğreniyorlardı. Kullandıkları çeşitli malzemeler hakkındaki izlenimlerini kaydederek ileride kullanabilecekleri değerli bilgiler topluyorlardı... Bauhaus okulu, haklı olarak, uygar Avrupalının ilkel insanın dokusal yüzeylere olan duyarlılığından bir şeyler kaybettiğini ve bu duyarlılığın eğitilmesiyle yüksek dokusal nitelikte ürünlerin üretilmesi için gerekli temelin oluşturulabileceğini savunuyordu...Bauhaus'tan önce de, mimaride doğal ve yapay malzemelerin ilginç birleşimleri kullanılarak yenilik arayışına gidilmişti.. Eski yarı-ahşap evlerde her ağaç parçası kullanılacağı yer için adeta özel olarak dikkatle seçilmiştir: Düz parçalar dikme olarak, eğri parçalar ise dirsek ve eliböğründeler için kullanılmıştır. s.180 
Rüzgar ve diğer hava şartları sonucu ahşabın damarları daha belirginleşir. Damarların arasındaki yumuşak tabaka zamanla aşınır ve damarların oluşturduğu desen kabartma olarak ortaya çıkar. Aynı zamanda ahşabın rengi de değişir. Sarı, ağaç sakızı benzeri renktekiler gümüş grisi olur. Bunlar yaşlı insanların buruşmuş ancak gençlerinkinden çok daha karakteristik görünen yüzlerine benzer. s.182 dokusal etkiler... 
Malzemeler yalnız yüzey görünüşleri ile değil ayrıca sertlikleri ve ısıyı geçirgenlikleri ile de değerlendirilir. Çabuk ısınan ya da soğuyan malzemeler aynı derecede rahatsız edicidir. Buna karşın bizde hiçbir zaman beklenmedik bir ısı şoku yaratmayan ahşap, uygun bir malzemedir.s.184 
Tuğla kullanımı 
Çeşitli tuğla ve harç cinsleri olduğu gibi farklı birçok örgü şekilleri de vardır. Anlaşılacağı gibi farklı tuğla, harç ve örgü birleşimlerinden ortaya birçok duvar çeşidi çıkar. Tarih boyunca çeşitli dönem ve uygarlıklar kendilerine özgü farklı tuğla örgüleri ile tanınır, fakat hepsi de aynı basit elemanları kullanmıştır: Tuğla ve harç. Tuğla her zaman ana yapı malzemesi olarak görülmüştür, harç ise sadece bir dolgu malzemesidir. Bu yüzden tuğla, duvar yüzeyinin büyük bir bölümünü oluşturmalı, malzemesi ve rengi ile duvar görünümüne hakim olmalı ve dolgudan daha kaba ve kuvvetli görünmeliydi. s.187
Gün ışığı sürekli olarak değişir. Buna karşın daha önce ele aldığımız kesin olarak belirlenebilir. Mimar kütlerin ve boşlukların boyutlarını kesinleştirebilir, binanın ne tarafa doğru yönlendirileceğini tayin edebilir, yapı malzemelerini ve onları kullanış şekillerini belirleyebilir. Diğer bir deyişle daha tek taş yerine koyulmadan binanın nitelikleri ve nicelikleri kesinlikle tanımlayabilir. Tek kontrol edemediği gün ışığıdır. Gün ışığı sabahtan akşama, günden güne hem yoğunluk hem renk bakımından farklıklar gösterir. Böylesine kaprisli bir faktörle nasıl çalışılır? s. 188 
Kusursuz ışık? 
Bir şeyi yeterince iyi görmezsek daha fazla ışık isteriz. Oysa çoğu zaman bunun yeterli olmadığını görürüz. Çünkü ışığın niceliğinden çok niteliği önemlidir.s.191 
Yandan aydınlatma, kaliteli malzemenin dokularının hissedilmesine, malzemenin algılanmasına yardımcı olur. Önden gelen ışık ise bu gölgeleri yok eder ve nitelikli bir ışık olmaz. Gibi gibi...3b şekilde binayı aydınlatmadan bahseder, yukardan, yan ve yukardan sadece yandan vb,det.  Bak.
Odada serbest çizim dersleri yapılırken kepenk düzeni ile farklı denemeler yaptık ve sonuçta derste kullanılan modelin plastik özelliklerini ve dokusal karakterini en iyi ortaya çıkaran ışığı bulduk. Eski Hollanda kepenk sistemi sayesinde bir mimarın gün ışığını ustaca kullanarak yaratabileceği etkileri öğrendik.s.207-8 
Belirgin bir yoğunlukta bir ışık, yani tek ya da birkaç kaynaktan çıkarak aynı yönde düşen ışık, biçim ve dokuyu en iyi gösterir. Aynı zamanda odanın kapalı bir bütün olma özelliğini daha belirginleştirir. Işık tek başına, çevresi kapalı bir hacim etkisi yaratabilir...kapalılık yerine açıklık etkisini yaratmak istiyorsanız, yoğun ışık kullanamazsınız. s.210-11 
Eğer bir resim renklerini yitirirse bir sanat eseri olmaktan çıkar. Bu mimari için geçerli değildir. Çünkü yapı sanatı öncelikle biçimle ilgilidir; mekanın bölünmesi ve biçimlendirilmesini ele alır. Mimaride renk, bir binanın karakterini vurgulamak, onun biçim ve malzemesine dikkati çekmek, onun bölümlerini daha belirginleştirmek için kullanılır. Önceleri renk hiç problem değildi; insanoğlu doğanın ona sunduğu ve deneyimleri sonucu sağlam ve yararlı olduğunu öğrendiği malzemeleri kullandı. Sonuçta ortaya çıkan, doğanın renklerine sahip bir yapıydı. Bu yapı bir kuş yuvası gibi doğanın bir parçasıydı. s.217 
Rengi bağımsız olarak değil, belirli bir malzemenin çeşitli özelliklerinden biri olarak algılarız.
Yapı malzemelerinin rengi doğa tarafından üretilmek yerine insan tarafından kontrol edilmeye başlandıktan sonra, mimari tasarımda yeni bir adım atılmıştır. s.218 
Renkler insanı aldatmak için kullanılmamışlar; daha çok sembol olarak kabul edilmişlerdir. s.219 
Bazı renkler bir nesneyi olduğundan daha hafif, diğerleri de olduğundan daha ağır gösterebilir. Kullanılan renge göre nesneler büyük ya da ufak, yakın ya da uzak, soğuk ya da sıcak görünebilir... Ufak bir odanın koyu ve yoğun tonlarda boyanması gerekir ki, sizi saran dört duvarın oluşturduğu yakın ortamı hissedebilesiniz. s.221 
İnsan, rengi sadece yapı malzemelerini korumak, taşıyıcı elemanları ve dokusal etkileri vurgulamak için değil, ayrıca görkemli bir mimari kompozisyonu veya bir dizi mekan arasındaki ilişkiyi belirgin kılmak için kullanmaya başladıktan sonra önünde yeni ve büyük bir alan açılmıştır.s.222 
Bu ses yansımaları da bizde biçim ve malzeme hakkında bir izlenim uyandırır. Farklı biçimdeki odalar ve farklı malzemeler, sesi farklı yansıtırlar. s.227  
Mimariyi değerlendirmek için kesin kurallar ve ölçütler koymak olanaksızdır. Çünkü her değer verilecek bina – tüm diğer sanat eserlerinde olduğu gibi- kendine has standartlara sahiptir.s.240

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Peter Zumthor Mimarlığı Hakkında

Zumthor, “Atmosferler” kitabında nitelikli mimarlığın kendi için ne anlama geldiğini; nitelikli mimarlık ürünü onu deneyimleyen kişi ...