12 Ağustos 2018 Pazar

arada gelri sıkıntılar vol.12

yeni karar:

sebebi olmadığım dağınıklığı toparlamayacağım ve bu duruma canımı sıkmayacağım.

o kadar sıkıldım ki, insanların önemsiz gördüğü detayları,öemli görmekten ve dünyanın tertipli ve düzenli olmasına,adaba uygun yaşamaya..bunla ilgili 8 milyar insanı adam edemeyeceğime göre,kabul ediyorum.

boku yediniz, ahanda kabul ettim,o ergen fatoş'a dönerim ben. ne ki...
odamı toplamaz,yediğim tabağı koltuğun kenarına bırakırdım, tatlı annemi çıldırtırdım,sonra aklım erdi,farkına vardım ve yaptığım sorumsuzluklardan pişman oldum ve giderebilmek için,onca yıldır uğraş veriyorum.
ama baktım ki ben ailemle yaşamayalı,tam 15 sene olmuş,nedir yani bu toparlama, iş yerinde müsvette kağıtları ayırma, dosyaları yerli yerine koyma,yere düşen çay lekelerini temizleme,çöpü kokmadan atma telaşı evde dolaplarda yer alan pisli kirli çamaşırları ayrma çabası,baharatları düzenli kaselerine koyup,raftaki doğru yerlerine nizami yerleştirme çabası, ayakkabıları kutulayıp kaldırma, dışarda unutulmuş çamaşırları istanbulun kirl havasından tekarar kirlenecekler diye kurur kurumaz toplama,kırışacaklar diye hemencecik katlama,yerli yerine koyma çabası...
bana ne a.q.

sonra dıdır eden vırvır eden aksi insan oluyorum, derin nefes aldım ve bıraktım,tüm üzerime aldığım saçma sorumlulukları uzay boşluğunda süzülmeye bıraktım..

yazarken bile içimden koca bir öküz havalandı uçtu gitti, yaaa şükürrrr :)

böylece bir paket sigara içmeyeceğim, içimden biriken öfkeler geçsin, insanlara çemkirmeyeyim diye diderale sarılmayacağım..
ve
param yeterse bir pskikologa gideceğim, tamir et beni hacı, bu düzen ve teferrüatlar beni bozdu. tamir et please...
kafayı kırdım. ki ben gerçekten rahat mizaçlı bir hatundum, ey dünya bu insanların içinde ne geniş bir yer var,ruhları yayım yayım yayılmış..
o yayılmış ruhlar,temassızzız,irtibatımız yok,sizleri ve sizin gibi ruhları preferimden içeri sokmayacağım. ignore yediniz,hadi bakalım..
aağğğğğğğğğğğğğğ!

sanırım küçük bir psm atağı, umarım dünya renklerini geri kazanır bir kaç güne :))))

7 yorum:

  1. niye de doğruyu söylemeyeyim şurda; okurken tırstım valla!. bu nası bi "iç sıkıntısı" dökümüdür?!. benzer sebeplerden zaten bozuk piskolojim daha da beter bozuldu, resmen!. onlara inanmamak ayrı mesele; bi psikolog falan olmayı da hayatta istemezdim!.

    bu kadarla kalsa iyi, bide bunun yazması var?!. tırsmanın asıl üçbuçuk üçbuçuk attığı yer!.
    yazmasam da çatlarım, öte yandan?!.
    ayrıca;
    bide bi önceki yazınız altına kaç zamandır düşmeyi bekleyen bi iki satırı da hesaba katarsak; bide onların verdiği tırsma?!. kapıda hazır bekliyo?!. varın siz düşünün düştüğüm ruh hâlini?!.
    "kitap cümlesi gibi; öznesi yüklemi yerinde olan cümleler kuranlara,
    haykırmak istiyorum; samimiyetsizsiniz!. kurallı cümlelerinizle
    ve belli durumların belirli kalıplarını içeren ifadelerinizle
    bir tümsünüz, kifayetsiz!.

    bak bana!. öyle içimden geçen çenemde ki, kalıplardan bağımsız, özgür!. bu hayatta bir gıdım içtenlik bulamayacak mıyım?!. derli toplu cümleleriniz ve siz, uzak kalın!.
    uzak kalın!."

    bunları okuyan biri ne düşünür sizce?!.
    yapmayın yâni allahaşkına!. aynı 'bilog' yolcusuyuz, aynı siteye basıyoruz sintinemizi, 'bilog'luyoruz içini, içimizi, içimizden geldiğince!.

    yâni;
    'çarpı' yeme korkumdan cümle kurmayı unutçam nerdeyse!. yiyeceğim de kesin?!.
    yine de;
    ürke korka tırsa,
    diyorum ki:
    ruh hâlleridir!. muayyen günleri!. geçer!.
    zaten de buna bağlamışsınız da sözü;
    "sanırım küçük bir psm atağı, umarım dünya renklerini geri kazanır bir kaç güne :))))" diyerek!.

    geçer yâni, geçecek!. geçmek zorunda!.

    korkumdan şöyle bi ':)' tebessüm işareti bile bırakamıyorum şuraya?!. okurken, bukovski tadında, tırstığım kadar gülümsedim de oysa?!.

    neyse,
    her şey şu yorumun yayınlanıp yayınlanmamasıyla belli olacak!.

    hoş kalın!.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kurallı cümle kurallardan mısınız ? Okuyan ne anlamalı sizce, onu pek anlayamadım. Siz ne anladınız? :)

      Sil
  2. Ben en iyisi bir psikologla görüşeyim :))

    YanıtlaSil
  3. Ve rica ederim kendinizi ifade etmekte çekingen olmayın, kalo kırmadıkça her yoruma açığım.
    İçinizi sıktığım için çok üzgünüm , ben biraz hafiflemek için yazıyorum. Çok da kimsenin kaale almadığı bir ortamda gevelediğim için oldukça da özgürüm :) patavasız da ayrıca :)) ama bir KaradeniZli olarak öfkem 15 fk sürdüğünden yazıp, yayınla butonuna bastıktan sonra, ütkülecek hiç bir ruh hali kalmıyor ortada:))) siz yine de çekinmeyin 😅

    YanıtlaSil
  4. mâdem de rahat konuşucam; burda izlediğim, okurken keyf aldığım ve ne olur yazsınlar, okuyayım ve en sevdiğim şeyi yapıp, yazı altlarına yorumlar düşeyim istediğim, bunun için de, tabiri de caizse ciğerci kedisi gibi sayfalarının kapılarında bekleyip ve ama da kendime miyavladığım, sıkı da yazıp fakat genelde sık da yazmayan, biri sizin; üç kalem var..
    yazmaktan ziyade seviyorum okumayı, altlarına kendimce yorumlar düşmeyi.. elimde değil, kaçınılmazım bu; illâ dökecem bişeyler.. :)

    dediğiniz gibi; aslında burda önce kendimizle konuşuyoruz.. kendimizle de konuşurken özgür ve rahat olamayacaksak ne zaman olcaz?!.
    okuduğumda bir iç burkulması yaşatan, en can alıcı en de acı yeriydi, “bu hayatta bir gıdım içtenlik bulamayacak mıyım?!” dediğiniz yer.. “içtenlik”; yokluğunun şikâyetini en çok ettiğimiz, bencilliğin alabildiğine hüküm sürdüğü, alabildiğine yaldızlı modern dünya içinde her şeyde ama her şeyde yana yakıla, hâttâ yalvarırcasına aradığımız şey.. bulamayınca da kendi içine yönelmekten başka yol göremiyor insan..

    kurallı cümle?!!. hiç kurmuyorum dense yeridir.. hâttâ nerdeye tamamı devrik..
    maksat meramı ifade ise, cümle biçiminin bi önemi yok.. yazmanın sınırlarını belirlemekte kimse otorite de değil.. dil de, anlatım da bir zevk meselesi ve kişiye özel ve sıkı, katı kural, bir disiplin gerektirmiyor..
    yazının özgürlüğü yazış rahatlığıyla bağlantılı.. yazmak da bir nevi konuşmak, konuşmak da duygu düşüncenin dışa vurumu.. konuşur gibi yazmak, muhatabının anlamasına giden en kısa yol.. bi sorun yok yâni!. :)
    “iç sıkıntısı” önce bir iç monolog.. yazıya dökmek dış monolog, dışa aktarmak; yani ki bir nevi diyalog, konuşmak...
    konuşma dilinin en etkili, kullanışlı elemanı devrik cümleler.. aslında can simidi; sıradan kurallı cümlelerin monoton sıkıcılığından kurtarıyor.. derik cümle dikkat çekicidir de..

    bakın hiç de çekingen konuşmuyorum.. aksine, oldukça rahatım.. :) bakmayın o sözlerime, aslında hep rahattım; okurken de yazarken de.. sayfanızı yazı sektirmeden okuyorum.. ve okumak da, yazmak da eğlenceli.. içimi sıkmadınız, sıkmıyorsunuz yâni!. aksine, iyi geliyor bana!. yâni, siz de hep olduğunuz gibi; rahat olun, rahat yazın, rahat konuşun!.
    “kalp kırmak” mı?!!. Yaradan korusun!. O’nun evini yıkmakla aynı şey!.
    k.deniz; o’nla oyun olmaz, biraz hırçındır falan derler belki, ama delisi dışında, neşeli de bi deniz; içine sıkıntı olcak bişeyi bırakın onbeş dakka, bi dakka bile, hayatta tutmaz!.
    yani ki;
    “ ‘piskoloa’ gitmek”?!!. bi k.deniz’li için?!!. en son yapılacak şey bile değil!. :)

    hoş kalın!. ve yazın siz!.

    YanıtlaSil
  5. "sıkı da yazıp fakat genelde sık da yazmayan" iltifat olarak aldım,teşekkür ettim. içimden geldiğince yazacağım, yazalım. sizde hoş kalın :)

    YanıtlaSil
  6. takdir olduğu kadar, aslında üstü kapalı sitemdi de biraz; 'sıkı da yazıp fakat genelde sık da yazmayan...' ifadem.. bu günlük sayfasına başladığımda çok insan heyecanla yazıyordu.. okuyordum.. burada yazan, kim olduklarını, nerde nasıl yaşadıklarını bilmediğimiz, merak etsek de sormadığımız, yalnızca satıraralarına gizledikleri kadarıyla tanıdığımız, kendimiz gibi birilerinin varlığına, üstü çoğu kapalı da olsa, 'insan hikâyeleri'ne şahit oluyorduk..
    karmaşası içinde çoğu farkında olmadan boğulduğumuz, savrulup gittiğimiz günlük şehir hayatının üstümüze bıraktığı ağırlıkları, yazarak bir nebze olsun üstümüzden attığımız bir nevî nefes bacalarımızdı bura.. ve bir nevî teselli de..

    onları okumak, dünyalarını kendimizce keşfe çabalamak güzeldi.. fakat gördüm ki sonra, zamanla varlıklarına alıştığımız, arada kelimelerle kendimizce bir bağ kurduğumuz bir çoğu birer birer kaybolup gittiler.. hayatın getirip kapılarımıza bıraktığı boğucu meşgaleler çoğu şeyde olduğu gibi, yazma konusunda da uzun soluklu olmayı tabii olarak engelliyor..
    buralara sanal falan derler, ama işte, bir yitirmişlik hissi bırakıyor her giden.. insanız, yaradılışımızda var bu, etkileniyoruz.. belki de ben böyle düşünüyorum; bilmiyorum!.
    bununla ilgili bir yazı da bırakmıştım sayfaya..

    yine de;
    zafer işaretine kalkmış bir elin parmakları sayısınca kalsalar da, yazmayı sürdürenler var, şükür!.

    eyvallah, içimizden geldiğince yazalım diyorum yâni, ben de!. :)

    YanıtlaSil

Peter Zumthor Mimarlığı Hakkında

Zumthor, “Atmosferler” kitabında nitelikli mimarlığın kendi için ne anlama geldiğini; nitelikli mimarlık ürünü onu deneyimleyen kişi ...